-21-

20.5K 2.4K 258
                                    

Cenk tıpkı söz verdiği gibi ders zili çaldıktan iki dakika sonra sınıfımın kapısında belirmişti. Onun nefes nefese halini görüp gülümsememe engel olmak imkansızdı. O da benim güldüğümü görünce kocaman bir gülümseme ile karşılık verdi. Bizim bu bakışmalarımız sınıftaki kızlar tarafından büyük bir kinle izleniyordu. Nefesimi bıkkın bir tavırla vermekten  kendimi alamadım. Bu kızlar başıma bela olacaktı biliyordum.

Sınıfın kapısına doğru yürürken 'sıra sıra sorunları hallet' dedim kendime. Hepsini birden çözmeye çalışırsam başarısız olma ihtimalim yüksekti ama zamanla Cenk'in ölümü dahil hepsini çözecektim. 

Cenk ile karşı karşıya geldiğimde "Merhaba," dedim. 

Uzanıp elimi tutuktan sonra "Merhaba," diyerek karşılık verdi. 

Beraber her teneffüs yürüyerek ya da oturarak vakit geçirdik. Cenk ile her ne kadar aynı okulda olsak da kısa zamandır tanışıyorduk ve teneffüslerde onu tanımak için elimden geleni yaptım. Böyle bir insanın var olması gerekirdi. 

Yine bir teneffüs sonrası sınıfa doğru ilerlerken karşımıza İnci çıkınca beklediğim karşılaşmanın sonunda gerçekleşeceğini anladım. İnci'nin bakışları keskin bir bıçak gibi bedenimde geziniyordu. O an hayalinde etlerimi kemiklerinden ayırdığını görebiliyordum. 

"Selam Cenk seninle uzun zamandır görüşemedik," dedi alaycı bir ifade ile. "Üstelik aynı sınıfta olmamıza rağmen." Sesindeki sitem o kadar yapmacıktı ki midem bulandı. Yine de karşımdaki bu sıska kızın sinirlerimi bozlamasına izin vermeyecektim. Ondan daha olgun davranmam gerekirdi değil mi? 

İnci ileriye bir adım atıp Cenk'in koluna girdi. 

Tamam belki de tahmin ettiğim kadar olgun değildim çünkü İnci'nin elini alıp kırma gibi bir istek içimde gittikçe büyüyordu. 'Sakin ol Pelin, onca zaman geriye geldin on yedi yaşındaki kıçı kırık bir kızın saçlarını yolma isteğini unut' 

"Biliyorsun bir hafta sonra doğum günüm var. Geliyorsun değil mi?" Bu kızın nasıl böyle buğulu bir sesle konuştuğunu anlamıyordum. Bazı insanlar bu yeteneklerle doğuyor olmalıydı. Hiçbir zaman böyle biri olmamıştım ama ne önemi vardı yanımda Cenk olduktan sonra. 

"İnci doğum gününe geleceğimi biliyorsun," dediğinde nefesim kesildi. Kesinlikle o doğum günü partisine gitmemeliydi ama onu engelleyecek bir şey gelmiyordu aklıma. En iyisi İnci'nin gitmesini beklemekti. 

"Biliyorum," dedi genç kız kendinden emin bir tavırla. Dudaklarının kenarındaki gülümseme zafer gülümsemesiydi. Benim yanımda davetini kabul etmişti ne de olsa. 

"Ama yanımda birini getireceğim," sonra bana dönüp gülümsedi. "Bu aralar o olmadan bir saniye bile durmak istemiyorum." Gri-yeşil gözleri öyle hayat dolu parlıyordu ki ona gülümsemekten başka bir şey yapamadık. Dışarıdan aptal aşıklar gibi görünüyorduk muhtemelen. İnci'de bunu fark etmiş olacak gülümsemesi yok olmuştu. 

"Sizin aranızda ne var?" diye sordu sert bir sesle. Gözleri Cenk'e kırgın ve merakla bakarken bana döndüğünde geri adım atmama neden olacak kadar kin dolu bakıyordu. İnci bu durumdan hoşlanmamıştı ve beni rahatsız edeceği kesindi. 

Cenk elimi bıraktığında nefesim kesilse de hemen omzumdan tutup beni kendine çekti. "O benim sevgilim İnci o yüzden ben nereye davetliysem o da olacaktır. Bununla ilgili bir sorunun var mı?" diye sert bir sesle sorduğunda İnci'nin başka bir şansı kalmamıştı. Ağır ağır başını salladı. 

"Sana adresin yazılı olduğu davetiyeyi veririm," dedi ve bana bakmadan yanımızdan ayrıldı. 

Onun gidişini izlerken biraz olsun ona acımadım değil. "Sanırım bu bilgiyi kaldıramadı," dedim bizden uzaklaşma hızına bakarak. İnci ile aramızdakilerin şu anlık askıya alındığının farkındaydım. En yakın  zamanda bunun rövanşını yapacaktı biliyorum. 

"İnci'nin bunu kabul edip etmemesi umurumda değil Pelin. Sen yanımdasın ve bu zaman şeyi izin verene kadar da yanımda kalacaksın." Bana dönüp iki omzuma elini koydu. "Seni geleceğinden korumak istiyorum Pelin umarım bunları yaşamamak için yanında kalmama izin verirsin."

Derin bir nefes aldım. "Bunları konuşmak için belirsiz bir süreçteyiz," dedim gözlerimi kaçırarak. Geleceğini değiştireceğime emin olmadan ona yalandan söz vermek istemiyordum. "Bir gün beni yine sana karşı ilgisiz gördüğünde kırılmanı istemiyorum. Bu zamanda kalmak için bir garantim yok."

Cenk bir an kaşlarını çatıp düşündü. "Peki ya telefona zarar versen o zaman burada istediğin kadar kalırsın."

'Ama o zamanda senin ölüp ölemediğini bilemeyeceğim.'

Ondan bir adım uzaklaştım. Çünkü o kadar yakınında olmak mantıklı düşünmemi engelliyordu. "Bunu yapamam. O zaman gelecek ve geçmişte büyük bir değişime neden olursam? Sanırım burada kalmak gibi bir durumum olmayacak," dedim bakışlarımı kaçırarak. Cenk burada kalmak istemediğim an benden ayrılabilirdi. Ne de olsa diğer halim onunla yakın değildi. Onu anlayışla karşılardım. 

"Benimle ilişkini kesmek istersen seni anlarım," dedim sakin bir sesle ama içim hiçte sakin değildi. Yıkıcı bir fırtına esiyordu. Ama kendime söz verdim eğer benden uzaklaşmak isterse onu anlayışla karşılayacak ve yine de onu kurtarmak için elimden geleni yapacaktım. 

Cenk uzanıp parmak uçları ile yanağımı okşayınca bakışlarımı onun gözlerine çevirdim. Gözlerinde yumuşak, sevgi dolu bir bakış vardı. "Seninle arama mesafe koymak istemiyorum Pelin. Eğer seninle kırk yaşına kadar bir araya gelmeyeceksem bile önemli değil. O zaman gelir bulurum seni ama asla senden uzaklaşamam."

Cenk'in samimi konuşmasıyla gözyaşlarım izinsizce yanaklarımdan süzülmeye başladı. Onun bu kadar sevgi dolu bir kalbe sahip olduğunu bilemezdim. Onca vakit geçirilecek zamanlarımız varken birbirimizden uzak durduğumuz her ana lanet ediyordum. 

"Teşekkür ederim," dedim fısıltıyla çünkü kirpiklerini sayabileceğim kadar yakındı. Gülümsedim. "Ama arada sırada okulda olduğumuzu hatırla tamam mı?" diyerek omuzlarından geriye doğru ittim. Birkaç kez öğretmenlere yakalanmadık diye her zaman böyle olacağı anlamına gelmiyordu. Hiç ceza kaldıramazdım. 

Cenk gülerek başını salladı. "Senin öğretmenlerden korktuğunu hiç düşünmezdim Bayan Zaman Yolcusu."

Homurdanarak yürümeye başladım. "Korkmuyorum. Onca zamandan sonra öğretmen cezası kaldıramam dedim sadece."

"Kesin öyledir." Adımlarını bana uydurup okula girerken hala kıkırdıyordu.

Okul bittiğinde Cenk ile ayrılmam zor oldu çünkü ikimizde ertesi gün hangi zamanda uyanacağımı bilmiyorduk. "Elimde olsa seninle beraber uyumak isterdim," dedi endişeli bir ifade ile. Benim cevabımda kaburgasına dirsek atmak oldu. "Saçmalama böyle bir şey olmayacak," dedim. 

Tek kaşını kaldırıp "Hiç mi?" diye sordu. 

Gülümsememi bastırmaya çalışırken ona parmağımı uyarır gibi salladım. "Şimdiden şansını zorlama istersen."

Bahçe kapısından çıktığımda ısrarlarından zor kurtulmuştum. Eve kadar benimle yürümek istemişti ama abimin görebileceğini söylemiştim. Bu tabi onu durdurmadı ama abimin görebileceği yerde babamın  da olabileceğini söylediğimde bu onun geri adım atmasına neden oldu. 

Eve giderken düşünmek için yalnız kalmak istiyordum. Cenk ile yaşanılanlar dışında hangi zamanda temelli kalacağımın kesin olmayan bir durumu vardı ki bu beni Cenk'in ölümü kadar rahatsız ediyordu. On yedi yaşımda kalamayacağımı biliyordum ama en son uyandığım gibi 32 yaşında mı uyanacaktım? Yoksa yeniden kırk yaşında mı? Bu gece yattığımda zaman yolculuğu yapıp yapamayacağımdan bile emin değildim. 

Tanrım... Sorunları neden yok olmak yerine daha da çoğalıyordu. 

Evin kapısından içeri girdiğimde kafamda hala bu düşünceler vardı. Giriş kapısından adım attığımda eve geldiğimi söylemek için ağzımı açtığımda içeriden gelen bağrışmaları duydum. Babam, abime bağırıyordu. Demek o gün gelmişti. Abim hakkında gerçekler ortaya çıkmış olmalıydı. İçeriye girip kapıyı ardımdan kapattım. 

Bir sorunu daha çözmenin zamanı gelmişti. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin