Cenk beni öpüyordu.
Ama ne öpüşmeydi bu. Sanki dudakları ile ruhuma işlemeye çalışıyordu. Bir eli yanağımdan inmiş, belime sarılarak beni kendine çekmişti. Nefes alır gibi dudaklarımı öpüyor nefesimi içine çekiyordu.
Bu... Bu hareketi beni hatırladığını gösteriyordu değil mi? Bende onun öpücüklerine karşılık verirken bu inanılmaz durumun keyfini çıkarıyordum. Beni hatırlıyordu ve onu geride bırakmak zorunda değildim. Ama o an beynimin gerilerinde kalan bir düşünce bana az önce o kadınla nasıl olduğunu hatırlattı. Sinirle kendimi geriye doğru atıp Cenk'in büyüleyici dudaklarından ve sahiplenici kollarından kurtuldum.
Gözlerinde tutkulu bakışlarla aklı karışmış bir halde bana bakıyordu.
"Demek beni hatırlıyorsun, demek beni bekledin. Cenk bey içeride beni nasıl beklediğinizi net bir şekilde gösterdiniz," dedim sinir olmuş bir sesle. Evet onu kıskanmıştım ve sanki kıskanmamış gibi rol yapmaya da niyetim yoktu.
Benim bu öfkeli tavrım karşısında Cenk başını geriye atıp gök gürültüsüne eş değer bir sesle kahkaha atmaya başladı. Sonunda kendine geldiğinde bana doğru bir adım attı. Gözlerinde o eski parıltılar vardı.
"Pelin sen gittikten sonra ki gün ne hissettim biliyor musun? Sen oradaydın, yine güzeldin ama kesinlikle benim aşık olduğum kadın değildin. Yine gözlerinde aşk ve hayranlıkla Kerim'e baktın. Okulu bitirene kadar neler çektiğimi bir ben bilirim," dedi titreyen bir sesle. Sonra bakışlarını gökyüzüne kaldırıp birkaç saniye sessiz kalıp derin nefesler aldı. "Sonra kendimi işime adadım. Bir yandan senden de haberdardım. Bazen yürüyüşe çıkıyor kendimi senin evinin önünde buluyordum. Şanslı olduğum zamanlarda seninle karşılaşıyordum ama bana hala yabancı gözlerle bakıyordun. Sonunda senden uzak durmam gerektiğine karar verdim." Uzanıp alnıma düşen bir saç geriye itti. Yağmur kesilmişti ve gece sanki az önce bardaktan boşanırcasına yağmur yağmamış gibi parlaktı.
"Senin hakkında her zaman bilgi alıyordum. Biliyorum biraz sapıkça ama aşık olduğum o kadının geri gelip gelmeyeceğini merak ediyordum." Derin bir nefes daha aldığında yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. "Sonra benimle röportaj yapmak isteyen muhabirlerin arasında senin ismini gördüğümde ne kadar heyecanlandığımı sana anlatamam. Belli ki kendine gelmiştin. Beni bulmak istiyordun ve sonunda seninle beraber olabilecektim."
O anlattıkça içimde bir sıkıntının büyüdüğünü hissediyordum. Benim için ne kadar kolay olmuştu. Ondan ayrılmış, gecesine gözlerimi kapatıp uyuduktan sonra ertesi gün bu zamanda uyanmıştım. Ama Cenk yıllarca yaşamıştı ve ben onun en önemli anlarında yanında değildim. Var olan ama sizi hatırlamayan birine aşık olmak oldukça zor olmalı.
"Seninle röportaj için buluştuğumuz günü hatırlıyor musun bilmiyorum ama seni iyi bir şekilde karşılamak için elimden geleni yaptım. Hatta sana bir demet gül bile aldım. Ama senin tek yaptığın Kerim ile konuşmak ve röportaj sonrasında bana onunla görüşmek için nasıl fırsat yaratabileceğini sormak," dedi ve başını sağa sola salladıktan sonra parmak uçlarını yanağıma sürttü. "Bu kadar yakınımdaydın ve sana dokunamıyordum, sana sarılamıyordum. Bana bakışın bile o özlemle beklediğim bakış değildi. O an artık gelmeyeceğini düşündüm. Belki de dönmüştün ama o benliğin zaman kavramı yüzünden yok olmuştu. Öfkelendim. Onca bekleyişten sonra yine de Kerim'in arkasından gitmek istemen bir şeyleri yumruklama isteği uyandırıyordu."
Başımı salladım. "Yani kucağında tuttuğun kızı tanımıyordun ve her daim kucağında oluyor yani," dedim. Evet, onca dokunaklı şey anlatmıştı ama kadının ona ahtapot gibi sarılması gözlerimin önünden gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90'lar Yeniden
FantasyÖmrünü adadığı erkek ona ihanet ettiğinde bir insan ne yapmalıdır? Pelin'in hayatı boka sarıyordu. Hayal ettiği işi yapamadığı gibi çocuk istediği eşinin başka bir kadından çocuğu olduğunu öğrenmişti. Hayatından ne istediyse hiçbir zaman elde edemem...