Aptal Pelin.
Kerim'e karşı üzgün hissetmek midemi bulandırmıştı. Ne olmuştu yani ağlamışsa ya da ailesi tarafından dışlanıyorsa? Bu bana yaptıklarını haklı kılmıyordu. Çocuklarımın olma hakkını elimden almıştı. Bunun için bile onu affetmeyecektim. Kerim her zaman manipülasyon uzmanıydı. Kırk yaşıma kadar ne olduğunu anlamadan tüm hayatımı heba etmiştim. Şimdi bile gözyaşları ile aklımı karıştırmayı başarmıştı. Bu kadar yufka yürekli olmayı bırakmalıydım. Ne geldiyse başıma bundan dolayı gelmişti zaten.
Sınıfa girdiğim de Nalan adı ağa takıldım. "Selam şekerim gece hemen nereye kayboldun öyle?" diye sordu her zaman ki yakınlığı ile. Birden koluma girmişti. Bu kadar samimiyet rahatsız hissetmeme neden oluyordu. Bu yüzden kıskaç gibi yapışan kollarından kurtuldum.
"Gece çıkmadan önce sana bakındım ama hiçbir yerde yoktun," dedim hevessiz bir sesle. Bir insana daha ne kadar konuşmak istemediğimi gösterebilirdim bilmiyordum. Umursamaz bir tavırla sırama oturdum ama Nalan'dan kurtulmak mümkün değildi. Hemen masama oturdu.
"Eeee nasıldı Cumartesi geceniz? Herkes Cenk'in sana yetişmek için nasıl mekandan aceleyle çıktığını konuşuyor."
Bir an Nalan'a bakakaldım. Cenk'in arkamdan koşacak kadar bana önem verdiğini düşünememiştim. Aslında önem vermesini de istememiştim. Cenk'in öleceği, eğer ben kaderini değiştirmezsem, kesindi. Ona bağlanmaktan da bu yüzden korkuyordum. Yani eğer başarısız olursam onun gibi birini kaybetmek beni yıkacaktı.
"Cenk eve kadar bana eşlik etmek istemiş ama abim beni bekliyordu zaten."
Nalan kaşlarını çattı. "Eh sana verdiğim alkolün bir önemi kalmadı yani."
Ona hayretle baktım. "Bana alkol mü verdin sen? Kafayı mı yedin?"
Nalan elini boş ver dercesine salladı. "Aman bu kadar büyütme her zaman çekingen biri oldun hazır Cenk ile bir mekandayken şansını denemek istersin diye düşündüm," dedi ve saçlarını savurdu. Lisemizdeki kızların ne kadar cüretkar olduğunu unutmuşum.
"Neyse artık bir dahakine," dedi ve kendi sırasına geçti. O kadar şaşkındım ki tek kelime edemedim. Bir daha onunla aynı merdivenden bile çıkmazdım. Eğer abim veya Cenk bana ulaşmasaydı başıma kötü bir şey de gelebilirdi. Bu düşünce irkilmeme neden oldu.
Edebiyat dersine odaklanabilirdim ama aklımda o kadar düşünce vardı ki hangisini düşüneceğimi bile bilmiyordum. Kerim'in tavrı beni bocalatmış sonrasında sinirlenmişti. Adam daha o yaşlarda ailesini parçalayacağına emindi. Bende ona inanmış bir yuva kurmuştum. Ona olan davranışlarım kaderin değişimine neden oluyor muydu ondan da emin değildim.
Bazen sanki boşa kürek çekiyormuşum gibi geliyordu.
Cenk her zaman Kerim'in arkadaşıydı ve Kerim, İnci, Cenk çok yakın arkadaşlardı. Kerim ile tanıştığımızda Cenk ölmüştü. İnci bozulan ruh sağlığı yüzünden okuldan alınmış yurt dışına gönderilmişti ve her zaman Kerim'e aşık olan ben sonunda ona diğerleri olmadan yakınlaşma fırsatı bulmuştum. Sanırım o da bana tutunmuştu. Eh sonucunda da ne yaşandığı ortadaydı.
Olan bana olmuştu.
Bir daha o adama sempati göstermezdim. Bana daha o olayları yaşatmamış biri olsa da kaderin değişmesini istemiyordum.
Bu düşünceler eşliğinde üç derse daha girdim. Teneffüslerde sınıftan ayrılmadım. Aklımda durmadan düşünceler geziniyordu. Kerim'in ailevi sorunların onu nasıl bitirdiğini ilk elden şahit olmuştum ama neden daha önce fark etmemiştim. Bedeli ağır olmuştu orası ayrı.
Öğlen yemeği saatinde yemekhaneye inmeye karar verdim. Karnım açtı. Aklımdaki düşünceler nedense mideme etki etmişti sanki. Sıraya girip tabldotlardan birini aldım. Artık metal tabldotlar yoktu. İki aşçı pilav, sulu köfte, cacık ve tulumba tatlısından oluşan öğle yemeğini verdiler. Yemeği dökmemek için dikkatlice yürürken insanlardan oldukça uzak bir masaya doğru yürüdüm. En azından yemek yerken karşımdaki duvara bakarak düşüncelerime devam edebilirdim.
Telefonun gelmesine daha vardı ve ben kırk yaşımda uyanmadığım için zamanın değişip değişmediğini bilmiyordum. Gerçi telefon geldiğinde çalışıp beni geleceğe götüreceğinden de emin değildim. Bu zaman dilimde kısılıp kalmıştım. Aslında bu benim işime gelirdi ama kendimle beraber Cenk'in akıbetini de değiştirmek istiyordum. Ona yakın olmam veya o akşam İnci'nin doğum gününe tek başına gitmesini engellemem bir şeyleri değiştirmek için yeterli olacak mıydı?
Evet o gece elimden geldiğince onu engellemeye çalışacaktım ama gitmek isterse bende onunla beraber gidecektim. Elimden geleni yapacaktım. Onun toprağın altında olma düşüncesi kalbimi sökülmüş gibi hissettiriyordu.
Masama tepsi konulunca kimin geldiğini anlamak için bakışlarımı yemeğimden kaldırdım. Cenk selam vermeden masaya oturdu ve biran sonra yemeğinden yemeğe başladı.
Ona bir süre şaşkınlık ona baktım. Her zaman yanıma gelmesine alışkındım. Koridorda bahçede de insanlar olurdu ama hareket halindelerdi. Şimdi dolu bir yemekhane de benimle birlikte oturuyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sordum hayretle.
Cenk bana oldukça sahte bir masumiyetle baktı. "Yemek yiyorum."
Gözlerimi devirdim. "Onu demek istemediğimi biliyorsun," dedim sıkılı dişlerimin arasından.
Cenk elindeki kaşığı cacığına daldırdı. "Biliyor musun cacığa bayılırım. İnsanlar alternatif rock grubum var diye bu tarz şeyler sevmem sanıyor ama ben en az sarma kadar cacığa da bayılırım."
Kaşlarımı çattım bu çocuk ne saçmalıyordu? "Ne diyorsun sen?"
Elindeki kaşığı bu sefer pilava daldırdığında bana yandan gülümsemesini bahşetti. "Diyorum ki ileride evlendiğimizde en sevdiğim yemekleri yapabilmen için onları öğrenmelisin."
Dediklerine o kadar şaşırmıştım ki elimdeki kaşık gürültüyle masaya oradan da zemine düştü. "Yemek öğrenmek mi?"
Cenk benim şaşkınlığım karşısında kahkaha attı. "Gerçekten bu cümle de takıldığın şey yemek öğrenmek mi oldu?"
Onun gülümsemesinin etkisinden kurtulmak için gözlerimi birkaç kere kırpmak zorunda kaldım. "Diğerini ciddiye almadım," demeyi başardım sakin bir sesle. Kendimi tebrik etmeliydim. Böyle bir gencin karşısında bu denli soğukkanlı konuşmak için ancak ölü olmak gerekirdi.
Cenk bu sefer nasıl başardıysa kaşlarını daha da kaldırdı. Önüne düşen siyah saçlarının ardında yok olmuştu. Bir an sadece bir an uzanıp saçlarını kenara çekmek istedim. Gerçi o dokunuştan sağ çıkabilir miydim emin değildim. En iyisi onunla temastan kaçınmaktı.
"Tanrım, Pelin sadece şaka yapıyorum. Merak etme," dediğinde sırıtmaya devam etti. Uzanıp omzuna bir şaplak atana kadar ne yaptığımın farkında değildim.
"Hey bu şiddete girer," dedi daha da eğlenerek. Sonra birden masadan kalktı. Tepsisini bıraktığı için geri döneceğini biliyordum o yüzden onun yokluğunda yüzümdeki kızarıklığın gitmesini umdum. Nefesim sanki koşmuşum gibi sıktı. Cenk'in bendeki etkisi gittikçe daha beter bir hal alıyordu.
Tam yemeğime devam edeceğim sırada kaşığımı düşürdüğüm aklıma geldi. Almak için kalkmadan bir kaşık görüş alanıma girdi. Cenk uzattığı kaşığı almamdan sonra yeniden karşıma oturup yemeğine devam etti.
Bir süre elimdeki kaşığa baktım. En son biri ben söylemeden benim için bir şey yapmıştı hatırlamıyordum. Bu o kadar tuhaf hissetmeme neden olmuştu ki bir an nefesim boğazımda düğümlendi. Bir kaşık, sadece bir kaşık gözlerimin dolmasına neden olmuştu.Karşımda iştahla yemeğini yiyen genç adama baktım. Dudaklarımdan 'teşekkür ederim ' cümledi döküldüğünde bana gri-yeşil gözleri ile bakıp gülümsedi.
"Bir kaşıktan bu kadar etkileneceğini bilsem daha önce sana kaşık verirdim."
Onun bu cevabı karşısında kahkaha attım. Bu içten neşe gözyaşlarımın akmasını engellemişti ama içten içe yeniden söz verdim.
Onu koruyacaktım.
Cenk'i genç yaşta ölümün kollarına teslim etmeyecektim.
Asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90'lar Yeniden
FantasyÖmrünü adadığı erkek ona ihanet ettiğinde bir insan ne yapmalıdır? Pelin'in hayatı boka sarıyordu. Hayal ettiği işi yapamadığı gibi çocuk istediği eşinin başka bir kadından çocuğu olduğunu öğrenmişti. Hayatından ne istediyse hiçbir zaman elde edemem...