-11-

22.2K 2.6K 400
                                    

Şükür Cenk ondan sonra uzaktan gülümsemeler göndermek dışında yanıma uğramamıştı ama biliyordum ki bu yakınlığı bile başımı daha sonra ağrıtacaktı. Nalan'dan uzaklaşmak ise daha zordu. Artık beynimin kullanılabilir bir yeri kalmamıştı. Neyse elbet o da benim tepkisizliğim karşısında benden uzaklaşacaktı. İnanıyordum.

Eve giderken yarın akşamı düşünüyordum. Cenk ve Grubunun çaldığı yere davetliydim ve Nalan'ın kuzeni tarafından içeri alınacaktık. Aileme akşam müzikli bir mekana gideceğimi söylesem acaba bana nasıl ceza verirlerdi ya da ben ceza görecek kadar hayatta kalabilir miydim?

Sert bir rüzgar esince hırkama sarıldım. Eylül ayı artık kendini iyice hissettiriyordu. Aradan geçen uzun yıllar olmamasına rağmen kırk yaşımdaki zamanımda Eylül ayları da sanki yaz havası gibiydi. Küresel ısınmanın nasıl hızla ilerlediğini yaşanılan doğal afetlerden görebiliyorduk. Şimdi ise bir sonbahar ayı olan Eylül gerçekten de sonbaharı insana yaşatıyordu. 

Havanın güz kokusunu içime çekerek adımlarım bir balon kadar hafifken eve doğru yürüdüm. Gerçekten hayatın bu kadar güzel ve tasasız olduğunu unutmuştum. Yaş ilerleyip, sorumluluk artınca insan bu duygudan uzaklaşıyordu ve en büyük düşman olan zaman eskisine oranla daha hızlı akıp gidiyordu. Kırk yaşında olabilirdim ama kendimi her zaman on yedi yaşımda sıkışıp kalmış gibi hissetmiştim. 

Şimdi ise hissettiğim zamana dönmüş olmama rağmen hala gelecek beni kendi yaşıtlarımdan daha çok korkutuyordu. Telefon olmadan geleceğe gidemediğimi anlamıştım ve geleceğin nasıl değiştiğine dair herhangi bir bilgim yoktu. Cenk hala yaşıyor muydu? Peki ben Kerim denilen varlıkla evlenmiş ve yine aldatılmış mıydım? Evimizin bahçe kapısından geçerken iki zaman arasında ki değişimin neler olduğunu merak ediyordum. 

O sırada gözlerim bahçe de oturan abime kaydı. Bunda tuhaf bir şey yoktu. Her zamanki gibi bahçe de oturuyordu. Sigara içiyor olamazdı çünkü onu yapmak için genelde arka bahçede ki ağacın arkasını kullanırdı. Hala orada görünmediğini sanıyordu. Ne kadar da saftı. Daha ortaokuldayken biliyordum oysa. Savaş düşündüğü kadar gizemli veya havalı değildi ama harika bir ağabeydi. 

Bahçe kapısında durup bir süre abimi izledim. Uzun boylu, geniş omuzlu oldukça yakışıklı bir adamdı.  Eşi ile üniversitede tanışmışlardı. O Reklamcılık okuyordu ve abimi o meslekle tanıştıran da yine oydu. Sonrasında ikisi evlenmiş birçok başarılı işe imza atmışlardı. Onunla çok konuşmasam  bile sosyal medya hesaplarında ne kadar mutlu olduklarını görebiliyordum. Bir insanın sevdiklerini dışarıdan takip etmesi çok kötüydü. Şimdi anlıyordum ki yıllarca ailemin yakınlığına ihtiyaç duymuş ama bir türlü kendime itiraf edememiştim. Belki ailem yanımda olsaydı Kerim'e körü körüne bağlamayarak hatalarını daha çabuk fark ederdim. 

Ama şimdi bir şansım vardı. 

Abime de yakın, hatta çok yakın olmak istiyordum. 

Savaşa baktığımda o an mutlu olmadığını görebiliyordum. Yükleri olan bir insan gibi görünüyordu. Elindeki afişe tüm dikkatini vermiş olduğundan bütün mahalleden duyulan demir kapının gıcırtısını bile duymamıştı. Ne zaman bir şeye odaklansa insanlardan uzaklaşırdı. Çok düşünmeden onun yanına doğru ilerledim. Masaya varmadan "Selam," diye seslendim. 

Tam tahmin ettiğim gibi irkilerek elindeki afişi kaldırdı ama ben büyük puntolarla üzerine yazılan sloganı görmüştüm. 

RENKLİ DÜŞÜNÜN FARK YARATIN

Abim kız arkadaşının gireceği yarışmanın afişine neden bu kadar dikkatli baktığını biliyordum ama onun açılmasını istiyordum. O yüzden abimin dalgın gözlerine baktım. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin