-23-

20.3K 2.3K 519
                                    

Bir krizin daha üstünden geldiğim için rahatlamıştım. Yemek boyunca abimin ve babamın arasındaki sorunsuz iletişim gözlerimden kaçmamıştı. Kalbim daha huzurluydu artık. Eğer Cenk'in hayatta kalmasını sağlarsam kırk yaşıma dönüp tüm o acıları yaşasam bile umursamazdım. Onun iyi olmasını istiyordum. Gülümsemesinin her zaman var olmasını...

Yemekten sonra bizimkilerle çay içmek için salonda kaldım. Eskiden odama kapanmayı severdim ama insan ailesinin her zaman yanında olacağını düşünürken ne kadar da yanılıyor. Zor zamanlarda yanınıza baktığınızda kimseyi göremeyince kırılan bir kalp sahibi oluyorsunuz.  O yüzden aileme bu sefer yakın olmak istiyorum. 

Çaylarımızı içtikten sonra odama çıkma zamanının geldiğinin farkındaydım. Kalbim sanki boğazımda atıyordu. Odam sanki daha da basıyordu artık. Yatakta dönüp duruyordum. Kitap okumak istiyordum ama bir türlü odaklanamıyordum. Uyandığımda nerede olacaktım? Endişeleniyordum. Sanki hız trenine binmişim gibi midem kasılmıştı. İnsan uyuyup, uyandığında her şeyin değiştiğini gördüğünde aynı kalamıyordu.

Yaşadığım endişe yüzünden bir yerlerde ölüp kalacaktım. 

Sola doğru döndüğümde komidinin üstündeki saatin gece 12'yi gösterdiğini gördüm ve çok geçmeden telefon çalmaya başladı. Bir kere çaldığında kaşlarımı çattım. Sanki sesi çok az geliyordu. Emin olamadım. Acaba yavaş yavaş etkisini kaybediyor olabilir miydi? 

İkinci ve üçüncü çalışını duydum. Sonrasında ses beynimin içinde yankılanırken göz kapaklarım sanki biri tutup çekiyormuş gibi kapandı. 

Uyandığımda bu sefer beklemeden gözlerimi ardına kadar açtım. Tek bir an kaybetmeye sabrım bile yoktu artık. Yataktan fırlamak için hareketlendim ve kutuların olduğu yere ilerledim. Hızla kutuyu kenara çekip yıllığı elime aldım ve arka kapağını hemen araladım.

 Ve onu gördüm.

Lanet olsun!

Yine başaramamıştım. 

Elimdeki yıllığı karşı duvara fırlattım. Nasıl bu kadar değişmez bir kaderi olabilirdi bu adamın? Ne yaparsam yapayım bir şekilde ölüme gidiyordu ve ben bunu engelleyemiyordum. Daha ne yapmalıydım. Ona yakın olmak için elimden geleni yapıyordum. 

Bir dakika.

Eğer sorun benim ona yakın olmamsa?

Ama ilk ölümünde ben onunla tanışmıyordum bile öyle değil mi? 

Bir yerde bir yanlışlık yapıyordum ama ne? Hala emin olamıyordum. 

Derin bir nefes alıp sakince verdim. En azından bir şeyler yapabilirdim geri dönene kadar. Odamdan çıkmak için yürümeye başladığımda ayağım yıllığı çıkardığım kutuya takıldım ve sert bir şekilde zemine düştüm. Aksilikler yakamı bırakmıyordu. Homurdanarak doğrulduğumda kutudan dışarıya taşan lise eşyalarımı gördüm. Birçok defter, anı olarak sakladığım kurumuş çiçekler, not kağıdı parçaları ve birçok çer çöp vardı. Onları hızlıca kutuya tıkıştırırken gözüme biraz ileriye düşmüş kitap takıldı. Bu lisede bir dönem okuduğum bir kitaptı. Kitaptan dışarı taşan bir kağıt parçası gözüme çarptı. Normalde umursamam kağıdı kitabın içine tıkar toplamaya devam ederdim ama kağıdın ucunda yazan ismi gördüm. 

Cenk. 

Hızla uzanıp kitabı kaptım. Bu ani hareketim kutunun içindekilerinin yeniden yayılmasına neden oldu. Umurumda değildi. Neden Cenk'in isminin yazdığı kağıt benim kitabımın içinde duruyordu. Yoksa geçmişi değiştirdiğim zamanlardan kalma mıydı? Ne de olsa artık yakındık. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin