Heykelin altındaki bankta bir yanımda Savaş diğer yanımda Cenk oturuyorduk. İkisinin elinde de soğuk içecek kutuları vardı. Biri gözüne diğeri çenesine tutuyordu. Bense kollarımı kavuşturmuş bir halde somurtuyordum. İki aklı başında insanın nasıl olup da yumruk yumruğa geldiğini hala anlamamıştım.
Savaş elindeki şişeyi indirip bana baktı. "Ne zamana kadar daha surat asmayı hedefliyorsun?"
Homurdandım. "Canımın istediği kadar."
Cenk gülüp sonra gözünü acıyla kıstı. "Oldukça inatçı ha?"
Savaşla ikimiz aynı anda ona bakıp "Kapa çeneni," dedik. O ise boştaki elini teslim oluyormuş gibi kaldırdı.
"İki kardeşin arasına girmeyeyim," dedi sakin bir sesle ama en azından artık ciddi bir ifade takınmıştı. "Ben senin ona durmanı söylediğinde yabancı birinin sana zarar verdiğini sandım. Hatırlarsan sana mekandan çıkmak için beni beklemeni söylemiştim."
Savaş öfkeyle Cenk'e doğru eğilmeye çalıştı ama arada ben olduğum için yarı yolda durdu. "Onu bunları alkol verdikten sonra mı yoksa önce mi söyledin?"
Ah Tanrım. Bu iş benim tahmin ettiğimden daha kötü hal almaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım. Sakin kalmalı ve onlardan olgun biri olarak bu sorunu çözmeliydim. Ben konuşmadan Cenk'in beni ispiyonlamasını bekledim ama ona baktığımda bakışlarını bir suçlu gibi önüne indirmişti. Hayır, onun bunu üstlenmesine izin vermeyecektim.
"Ona bunun için kızma. Meyve suyu içtiğimi sanıyordum," dedim sakin bir sesle ama Savaş bakışlarını Cenk'e dikmişti. Kendine getirecek kadar sert bir şekilde koluna vurdum. Acıyla nefesini içine çekip sonunda dikkatini verdi.
"Bunu acıttı."
Arsız bir gülümseme takındım. "Amacımda oydu. Ona bakıp durmayı kes. Onun suçu yoktu."
Savaş kaşlarını kaldırdı. "Ah hadi canım. Bu kadar yakışıklı bir adamın kesin hatası vardır. Hatta ben bir tanesini söyleyeyim," dedi bakışlarını benden Cenk'e çevirdi. "Gözlerini kardeşime dikmiş."
Bu kadarı yeterdi. Yerimden kalktığımda anda Cenk abime dönüp " Ondan etkilenmemek için kör ya da kalpsiz olmak gerekir," dedi. Yüzünde her zaman takındığı o mesafeli gülümseme vardı. Bana gösterdiği samimi ifadeye benzemiyordu hiç. Bu durum onu kurtarmam gerektiğine dair bir işaretti.
"Aslında abi onun benden etkilendiği falan yok sadece arkadaşım. Senin de kız arkadaşların var bunun nasıl olduğunu bilirsin," dedim imalı bir şekilde. Onunda yığınla arkadaşı vardı ama hiçbirimiz bundan şikayetçi değildik.
Abim huysuz bir şekilde bana baktı. " Yani ne yapmamı bekliyorsun?"
"Sakin olmalı, hatta onun senin kız kardeşini yabancı sandığı birinden koruduğu için teşekkür bile etmelisin."
Abim homurdanırken bakışlarımı yanımda sessizce oturan Cenk'e çevirdim. "Ve sen . Öncelikle abimi bir yabancı sandığın ve beni kurtardığın için teşekkür ederim. Yine de sen benden mesul değilsin. Ayrıca hissetmediğin duygular hakkında konuşma," dedim.
İkisi de bana bakarken hızla banktan kalktım. "Şimdi tokalaşıp barışın," dedim kesin bir tavırla. Bir daha görüşmeyeceklerini biliyordum ama Cenk'in başına ne geleceğini bilmiyordum ve abimi tanıdığım kadarıyla Cenk ile yakın olmasa bile bunun acısını yaşardı.
Cenk bir anda ayağa kalkıp elini uzattı. Savaş kolları bağlı bir şekilde oturmaya devam etti. Ona kaşlarımı kaldırıp 'Bundan emin misin?' bakışını attım. Çünkü kesinlikle bunun cezasını çekerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90'lar Yeniden
FantasyÖmrünü adadığı erkek ona ihanet ettiğinde bir insan ne yapmalıdır? Pelin'in hayatı boka sarıyordu. Hayal ettiği işi yapamadığı gibi çocuk istediği eşinin başka bir kadından çocuğu olduğunu öğrenmişti. Hayatından ne istediyse hiçbir zaman elde edemem...