-27-

19.6K 2.4K 343
                                    

Akşam yemeği sorunsuz ve oldukça neşeli geçmişti. Annem ve babam durmadan atışıyorlar ve bu bizde gülme isteği uyandırıyordu. Onları izlemeye doyamıyordum. Gözlerimi başka zamanda açtığımda ailemin hangi versiyonuyla karşılaşacağımı bilmediğimden karşımdaki sıcak ailemin neşeli manzarasını izliyordum. Yemeğimden tek bir kaşık yiyebilmiştim. İçimde büyük bir endişe vardı ama aynı zamanda artık her şeyin düzeleceğinden emindim. Benim için karanlıkta yürümek gibi olmuştu ama sonunda yolumu bulmuştum. 

Yemekten sonra bizimkilerle film izlerken çay içip meyve yedim. Böyle basit anların önemini daha önce bilmezdim ama hangi anın benim için gerçek olduğunu bilmiyordum. Kerim ile tanışmadığım o geçmişi hatırlayamıyordum. Demek ki bir diğeri ortaya çıkınca asıl zamanınızı unutuyordunuz. Bu da gelecekte uyandığımda Cenk ve ailemle yaşadığım iki zamanı da unutacağım anlamına geliyordu. 

Yatmak için herkes yataklarına çekileceği zaman herkese tek tek sarılıp onları sevdiğimi söyledim. En son mutfağın çıkışında Savaş'ı yakaladığımda boynuna sıkıca sarıldım. 

"Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi abi?" diye sordum onun boynuna daha sıkı sarılırken. Abimi çok seviyordum ve onunla yakın  olmadığım zamanlar kesinlikle büyük bir kayıptı. İnsan kardeşlerinin kıymetini her zaman bilmiyordu. 

Savaş bir an bana sarıldıktan sonra kollarımı tutup boynundan uzaklaştırdı. Gözlerinde merakla bana baktı. "Kızım ne oldu gece gece kaçmayı falan mı düşünüyorsun?"

Onun bu düşüncesi karşısında kendimi tutamayarak kahkaha attım. "Savaş saçmalama hem kaçsam en son yapacağım şey herhalde böyle davranmak."

Bana gülümseyip saçlarımı okşadı. "Kendine dikkat et sevgili kardeşim ve bende seni çok seviyorum," dedi ve saçlarımdan öptükten sonra odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi. Onun gidişini izlerken bir süre daha arkasından baktım ama odama çıkmadım. Sokaktan vuran ışığın vurduğu loş salona geçip kanepeye oturdum. Gözlerim sarı telefondaydı. Acaba nasıl bir güç vardı bu telefonda da ben bunları yaşamıştım. Bilmiyordum? Gerçeği öğrensem aklım alır mıydı ondan da emin değildim. 

Kanepeye uzandığımda bakışlarım hala telefondaydı. Kerim ile onca yaşanan yıllar, Cenk ile geçirdiğimiz günler arasında soluk kalıyordu. Artık ondan nefret etmiyordum. Nefret ettiğim kişi kendimdi. Eğer ona bulaşmasaydım hayatımın geleceğini noktayı merak ederken buldum kendimi. Cenk ile hayatımızın bir noktasında buluşabileceğimizi sanmıyordum. Ayaklarımı uzatıp derin bir nefes aldım. Hangi durumla karşılaşırsam karşılaşayım güçlü olacak, hayatımı yeniden kurmak için elimden geleni yapacaktım. 

Gece on iki olunca önce saatin sesini duydum. Ses salonu doldurdu ve üst katlara doğru ilerledi. Nefesim hızlanmaya başladı. Çok geçmeden telefon çalmaya başladı. Her ne kadar çalacağını bilsem de sesi yattığım yerde irkilerek kalkmama neden oldu. Telefon ikinci kere çaldığında yeniden uzandım ve gözlerimi kapattım. Gözümden yaşlar akarken zihnen yaşadığım on yedi yaşımdaki halime veda ettim. 

Ve bilinçsizlik beni girdabına çekti. 

"Eskiciiiii.... Eskiciii geldi..."

Gözlerimi eskicinin sokakta yankılanan sesiyle uyandım.  Yattığım yerden -hala salondaki koltukta yatıyordum- hızla doğrulduğum için başım döndü. Birkaç saniye baş dönmemin geçmesini bekledim. Salondaki çoğu şey aynı görünüyordu. Televizyon bile eskiydi. Bakışlarım telefona döndüğünde nefesimi hızla içime çektim. Telefon resmen ortadan ikiye ayrılmıştı. Koltuktan kalkıp telefona doğru ilerledim. Dokunmadan bir süre incelediğimde artık telefon ile zaman yolculuğu yapamayacağımı anladım. Cenk'in ölümünün gerçekleşmediğini öğrendiğim anda benimde yapacağım şey buydu ama hala ölüp ölmediğini bilmiyordum. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin