Nalan ile aynı sınıfta olmamın başımı bu kadar ağrıtacağını nereden bilebilirdim ki?
Derse girdiğimiz andan itibaren bir an olsun susmamıştı. Cenk'in sevdiği yemeklerden, hoşlandığı içeceklere kadar bilgi sahibiydi. Eminim annesi bile bu kadar bilgiye sahip değildi. Üstelik nasıl bir insanüstü çeneye sahipse yorulmamıştı bile.
Ders dinlemek istediğimi söylesem bile fark etmiyordu. Anlatmaya devam etti. Cenk aşağıya Cenk yukarıya durmadan onun hakkında konuştu. Şimdiden başım ağınmaya başlamıştı. Sadece biraz huzur istiyordum. Neredeyse Cenk'i kendi haline bırakma fikri cazip geliyordu. Başıma Nalan gibilerini saracaksa ondan önce ölmem daha büyük ihtimaldi. Muhtemelen beynim patlayarak ölürdüm.
Ders zili çaldığında kendimi nasıl sınıftan dışarı atacağımı bilemedim. Nalan denilen kızdan uzak durmam gerektiğini geç öğrenmiştim. Şimdi nur topu gibi bir baş ağrım vardı ve ağrıma iyi gelen ağrı kesicin bulunmasına yaklaşık on yıl vardı. Eve gidince annemin ilaç çekmecesini karıştırmam gerekeceti.
Geçmişe dönmek bazen hiçte hoş olmuyordu.
Tenefüste biraz temiz hava almak adına merdivenlere adım attığımda üst kattan inen Cenk ile göz göze geldik. Okulun popüler çocuğu belli ki peşimi bırakmayacaktı. Merdivenleri inmeye devam ederken diğerlerinden nasıl ayırt ettiğimi anlamadığım ayak seslerini duyabiliyordum. Hemen arkamdan geliyordu. Sonunda alt kata indiğimizde lavobaların olduğu yere doğru ilerledim. Tuvalette işim yoktu. Sırf ondan kurtulmak için gidiyordum ama beni bu denli sıkı takip etmesi sinirlerimi bozmuştu ve hızla ona döndüm.
"Gerçekten mi? Her an yanımda olmak zorunda mısın?" diye sordum sızlanarak. Kızların dikkatini çekip kavgaya girişmek istemiyordum. Bu zamanın kızları çok pis kavga ediyordu. Üstelik aramızda bir şey yokken dayak yemek kötüydü. Ah hayır aramızda bir şey olsa hak edeceğimden değil. Oh ne saçmalıyordum yine ben.
Benim sızlanmama karşın onun gülümsemesi daha da yayıldı. "Kendini biraz fazla karşı konulmaz bulmuyor musun?" diye sorarken sesi başka bir kızın dizlerini titretmeye yeterdi. En azıdan dizlerimin titremesine engel olabilecek kadar kendimdeydim. Bu genç adam daha bu yaşta böyleyse eğer yaşasaydı ilerleyen yaşlarda nasıl olurdu düşünemiyordum.
Daha ben ona tek kelime edemeden Cenk kahkaha atmamak için kendine hakim olmaya çalışırken eliyle gelişigüzel bir şekilde arkamda ki tuvaleti gösterdi. "Sadece erkek tuvaletine gitmeye çalışıyordum. Çok sıkıştım," dedi sesindeki kahkahalara engel olamadan. İşin kötüsü bende onun yüzünü öyle görünce kahkaha atmaktan kendimi alamadım. Kızlar soğuk ve ulaşılmaz olduğunu için Cenk'in bu kadar peşindeydi ama aslında kişiliği tamamen farklıydı. Daha samimi ve şakacı. Nedense içimden bir ses bunu sadece bana gösterdiğini söylüyordu.
"Kendimi karşı konulmaz bulduğum falan yok sende benimle dalga geçme," dedim gözlerim kısık kızgınlıkla ona bakarken. "Hem seni engellemeyeyim. İlerde çocuklarının olmasına engel olmak istemem," dedim bu sefer ben kahkahamı bastırmaya çalışırken ama bir an çocuklardan bahsederken içimden hüzün adlı bir ok geçmiş gibi hafifçe titredim.
Cenk bir an kaşlarını çattı. Bakışlarımı gözlerime dikmişti. "Bak işte yine yapıyorsun."
Ona bakarken kafam karışmıştı. Ne demek istediğini anlayamadım. "Ne demek istiyorsun?"
"Ne zaman eğlenceli bir şey yapacak olsan gözlerinde bir hüzün beliriyor. Hem kendini hafife alıyorsun," dedi başını sallarken bundan hoşlanmadığı belliydi. "Bence sen gerçekten bir erkeği kendine hayran bırakacak kadar harika birisin."
Homurdanmadan edemedim. Evet, Kerim'i de ne kadar kendine hayran bıraktığım çok belli oluyordu. Adam daha evliliğimizin üçüncü yılında beni aldatmaya başlamıştı. Tabi o konuda da dürüst olduğunu sanmıyordum ama neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90'lar Yeniden
FantasyÖmrünü adadığı erkek ona ihanet ettiğinde bir insan ne yapmalıdır? Pelin'in hayatı boka sarıyordu. Hayal ettiği işi yapamadığı gibi çocuk istediği eşinin başka bir kadından çocuğu olduğunu öğrenmişti. Hayatından ne istediyse hiçbir zaman elde edemem...