5. Bölüm
🍁
Tufan uykusundan sıçrayarak uyandı. Saç dipleri sırılsıklam olmuş, bedeni kaskatı kesilmişti. Yatakta doğrulup kalbinin çarpıntısını dinledi. Aslı'yı ilk kez rüyasında görmenin verdiği buruk sevinci yaşarken özlemi yine had safhaya ulaşmıştı.
Derin bir nefes alıp yatağın kenarına oturdu, tıpkı gözleri gibi eli de istemsizce kardeşinin toprağına gitti. Nemli toprağın üst kısmı kurumuş sadece kavanozun alt taraflarında ıslaklık kalmıştı. Onu derince içine çekip tekrar kokladı.
Kavanozu yerine bırakıp ayağa kalktı ve mutfağa geçip masanın üzerine bıraktığı gripini bardağa doldurduğu suyun içine boşalttı. Markette kıza her ne kadar aksini ifade etmiş olsa da eve geldiğinde gripini içmemiş, sonraya ertelemişti. Şimdi ise başının ağrısı yarı yarıya düşmüştü ama yine de kalan ağrıyı def etmek için içmeye karar verdi.
Bulanık suyu tiksinerek içip -bu tada asla alışacağını sanmıyordu- yerinden kalktı ve duşa girdi. Gördüğü rüyadan sonra uykusu kaçmıştı. Çabucak aldığı duştan sonra üzerini giyinip dairesinden çıktı. Mekâna gitmesine daha vardı. Belki o zamana kadar akşam için yiyecek bir şeyler hazırlardı.
Çelik kapıyı kilitlerken karşı taraftaki dairenin kapısı açıldı ve bir kadının tamamlanmamış bölük pörçük kelimeleri duyuldu. İçeriden konuştuğu için sesi uzaktan geliyordu ama sesin sahibi hem kızgın hem sitemliydi anlaşılan. Anahtarı cebine atıp arkasını döndüğünde genç bir kızın çöp kovasında ağzına kadar dolu olan poşeti çıkardığını gördü. "Ay atıyorum anne ya!" diye bağırdı kız. Daha sonra gözleri genç adamı buldu. Başındaki rengarenk şalı düzeltip ona küçük bir gülümseme göndermesi Tufan'ın garibine gitmişti. Markette ki kızın aksine dar bir pantolon giyinmiş, üstüne yapışan uzun kollu bir tişört ile kıyafetini tamamlamıştı.
"Merhaba?" dedi cıvıl cıvıl bir sesle.
Tufan hiç oralı olmadan başıyla selam verdi ve aşağıya inmeye başladı. Marketteki kızla neden kıyaslama yaptığını bilmiyordu ama ikisinin de kapalı oluşu onu kıyaslama yapmaya itmişti. Alâkaları bile yoktu.
Dışarıya çıktığında soğuğun etkisiyle deri ceketinin yakalarını havaya kaldırıp ellerini cebine soktu. Buranın havasına alışacak gibi değildi. Daha sonra markete doğru ilerledi. İçeriye girdiğinde yaşlı adam kasanın arkasında oturuyordu.
Hasta falan mıydı? Pek iyi gibi görünmüyordu. Sonra hiçbir şeyi üstelemediği gibi bunu da üstelemedi. "İki yumurta, birazda dilimlenmiş kaşar." dedi. Yakında yumurtlamazsa iyiydi! Aslında dışarıdan da yemek söyleyebilirdi ama iki gündür kendine bir uğraş aradığı için bu fikir daha cazip geliyordu.
Yaşlı tezgahın arkasına geçip istediklerini hazırladı ve poşete koydu. Tufan ise çoktan arkasını dönmüş ekmeğini almıştı.
Tufan parayı uzatıp üstünü aldığında yaşlı adamın yüzü renk değiştirmeye başlamıştı sanki. Göğsünü tutup nefes alamıyormuş gibi yüzünü buruşturdu.
"İyi misiniz?" diye sordu Tufan, elinde olmadan. Belki umursamazdı ama insani duyuları daha o beynine komut göndermeden zaten harekete geçiyordu.
"İyiyim, iyiyim." dedi yaşlı adam. "Yaşlılık işte. Her gün başka bir yerin ağrıyor."
Adamın cevabından pek tatmin olmamıştı ama yine de sustu. O sırada içeriye az önceki gördüğü rengarenk kız girdi. "İbrahim amca." dedi ağzında ki sakızı çiğneyerek. "Annem yoğurt istedi. Bir de pekmez verecekmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
ChickLitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...