31. Bölüm
🍁
Araç güzel bir restoranın önünde durduğunda Hazan Tufan'ın telefonda konuşmasını fırsat bilerek sakince araçtan indi. Ardından Tufan'da indi fakat hâlâ ona bakamıyordu. Hâlbuki o an nasıl da cesurdu...
Tufan'ın o hâli gözüne öyle tatlı gelmişti ki, araçtan inip ona doğru parmak uçlarında yükselirken ilerisini düşünmeden onu öpmüştü. Kalbinin çırpınışlarını hâlâ hissediyor, buna nasıl cesaret ettiğini düşünüyordu.
Tufan alık alık onun gözlerine bakarken ve ağzını açacağı sırada yükselen korna sesleriyle araca geçmişler, sonra da hiçbir şey konuşmamışlardı. Zira önce dedesi Hazan'ı aramış, ardından da sanki o anı bekleyip sıraya girmişler gibi Tufan'ın telefonu çalmıştı.
Oysa genç kız, Tufan'ın kendisi hakkında ne düşündüğünü deli gibi merak ediyordu. Ondan hoşlandığını söylese acaba duygularına bir karşılık bulur muydu?
Her ne kadar arkadaşız dese de Tufan'ın bakışları bir başkaydı. Hazan'ın şimdiye kadar erkek arkadaşı olmamış olabilirdi ama hisleri de ölmüş değildi. Tufan'ın ağzından çıkanlarla davranışları birbirine çok tezattı. İçini görmek ister gibi derinleşen bakışları, gözlerinin sürekli dudaklarına düşmesi...
Soğuk rüzgâr, onu kendine getirmek ister gibi yüzüne vurduğunda sinirle başını iki yana salladı. Saçmalıyordu!
Eğer Tufan bir şey hissediyor olsa ona açılmaz mıydı?
Beraber restoranın kapısından içeriye girdiklerinde Tufan telefonu kapatıp cebine attı. Yanlarına gelen bir garsonun yönlendirmesiyle Hazan önde Tufan arkada ilerleyerek cam kenarında bir masaya oturdular ve Hazan çantasını yanındaki sandalyenin üstüne bıraktı. Etraflarındaki masaların hemen hemen hepsi boştu. Sadece birkaç masada yemek yiyen insanlar vardı ama onlarda girişe yakın masaları tercih etmiş olmalıydı.
Menüye kısaca bakıp sipariş verdiklerinde ise garson yanlarından ayrıldı. İşte şimdi yine baş başa kalmışlardı. Tufan kollarını masaya yaslamış Hazan'ı izliyor, Hazan ise sanki oturduğu yerde diken varmış gibi kıpırdanıp onunla göz kontağı kurmaktan çekiniyordu. Gergin parmakları önündeki peçeteyi sağa sola kıvırırken, hislerinden ve içerinin sıcağından olsa gerek yanaklarının ısısını bariz bir şekilde hissetmeye başlamıştı.
Aradaki sessizliği bozarak, "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Tufan.
Genç kız ise sonunda onun gözlerine baktıve uzun kirpikleri gözlerinin yeşilini gölgelerken hafifçe tebessüm etti. "Sayende biraz yokladılar ama ölmedim çok şükür." diye mırıldandı. "Vaktim dolmamış henüz." Üstündeki gerginliği atmak için işi alaya vurmak belki de en kolay olanıydı.
Tufan'ın kalender çehresi sertleşti ve Hazan onun gözlerine çöken hüznü ayan beyan gördü. Öyle ki bazı zamanlar rast geldiği bakışlara şimdi daha yakından tanık oluyordu. O anlarda Tufan'ın gözlerinin içi gece gibi puslanıyor, içinde umuda, yaşama dair hiçbir iz barınmıyordu.
"Alma ağzına o kelimeyi." dedi Tufan. Sesine de bakışlarına düştüğü gibi ağırlık çökmüştü. "Dalga geçilecek bir mevzu değil ölüm."
"Şaka yapmıştım."
Tufan başını olumsuz anlamda sarstı. "Şakası bile kötü." Ardından dudakları birkaç kez aralandı fakat konuşmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
ChickLitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...