36. Bölüm🍁
Hastane koridorunda yürürken kocasının güven veren elini istemsizce sıkıp içini çekti, Hazan. Aldığı güzel habere rağmen tedirgin hissediyordu. Zira o olaydan sonra ilk defa dayısı ve yengesiyle karşılaşacak olmasının gerginliği vardı üzerinde.
Farkında olmadan sesli bir nefes daha verdi ve kendini rahatlatmasını umarak etrafındaki insanları gelişigüzel süzüp yürümeye devam etti. Aradan geçen bir haftanın sonunda Baran yoğun bakımdan çıkmıştı. Görüşe müsaade edilmediği ve sadece telefonla bilgi aldıkları için bugün normal odaya geçtiğini öğrenmişler, şimdi de ziyarete gidiyorlardı ama huzursuzdu işte.
Tıpkı az önceki gibi, bilinçsizce, sesli bir şekilde nefesini bıraktığında birkaç adım daha attıklar ve Tufan'ın durmasıyla birlikte Hazan'da durup, başını kaldırarak ona baktı. Kocasının gözlerinde ise azarlayan bir ifade vardı.
"Şu aldığın sıkıntılı nefesleri bir kenara bırak, gerginliğini teninde bile duyumsuyorum." dedi, Tufan. "Biraz sakin olur musun artık? Ben yanındayım."
Yanaklarını şişiren genç kız, "Beni sorumlu tutacaklar." diye fısıldadı. "Onları görmeye hiç hazır değilim ama Baran'ı da merak ediyorum."
Tufan'ın gözleri hiddetle parladı fakat sakin duruşunu bozmadı. Karısının eli hâlâ elindeyken ve canını yakmadan onu sıkıca tutarken, "Yanında ben varken kimse sana ağzını açıp bir şey diyemez, o biraz sıkar." dedi kısık bir sesle. "Ayrıca gelmek zorunda değildin. Telefonda da öğrenebilirdik nasıl olduğunu." Dişlerini sıkıp nefesini sertçe verdi. Sonra da sinirle koyulan gözleri etrafta bir tur atıp karısını yeniden bulduğunda, daha sakin bir sesle, "Geri dönebiliriz istersen." diye devam etti. "Kendine işkence etmeni istemiyorum."
Yanlarından gelip geçen insanlara yol vermek adına Hazan kenara geçtiğinde el ele oldukları için Tufan'da hareket etmek zorunda kaldı. Kocasının yüzünde gördüğü memnuniyetsiz ifade Hazan'ı geri dönmeye zorluyordu ama pes etmedi.
"Bu akşam yola çıkacağız. Bir daha kim bilir ne zaman görürüm." dedi sitem eder gibi. Sonra derin bir nefes aldı. "Tamam, iyiyim ben hadi gidelim. Onları umursamamaya çalışacağım."
Hareket etmek için adım attı fakat Tufan oralı olmadı. İlk sözler Tufan'ın kıskançlığını zirveye çıkarmış, sert ifadesi daha da katılaşmıştı. "Tekrar görmek gibi planların mı var? Gideriz geçmiş olsun der çıkarız, daha niye göreceksin?"
Hazan onun tavrı karşısında neredeyse gözlerini devirecekti. "Ne güzel motive ediyorsun sen öyle?" dedi sitemle. "İyi ki yanımdasın, olmasan nasıl olurdun acaba çok merak ediyorum." Küskünce gözlerini başka yöne çevirdi. "Zaten gerginim iyice gerdin var ya."
Karısının küskün tavrına karşılık Tufan kendini frenlemeyi başardı ve ona doğru bir adım atıp aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı. Hâlâ elinden tutuyordu. Karısının hâlâ kendisine bakmadığını gördüğünde ise boşta kalan eliyle çenesine uzandı. Kemikli, uzun parmakları narin bir tutuşla karısının güzel yüzünü yavaşça yukarı kaldırdı ve göz göze geldiler.
"Hâlâ yanındayım." dedi daha sakin bir sesle. "Ama bu olayda senin bir suçun yok. Artık kendine işkence etme."
Hazan omzunun birini narince sarsıp suratını düşürürken, "Elimde değil." diye fısıldadı. "Eğer o gün yanıma gelmeseydi, beni korumaya çalışmasaydı şimdi bu durumda olmayacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
Chick-LitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...