15. Bölüm
🍁
Genç kızın yüreği ağzına gelirken tedirgin bir hâlde ona baktı. Neydi şimdi bu? Kuytu bir deliğe tünemiş sinsi bir yılan gibi fırsat kollayıp onu mu beklemişti?
Baran ise duraksadı ve elleri ceplerindeyken omzunu duvara dayadı. Akşam olabilirdi fakat sokak lambası yüzlerini biraz olsun aydınlatıyor, onun perişan hâlini gözler önüne seriyordu. Uykusuz olduğu dağılmış saçlarından, feri sönmüş gözlerinin önündeki çöküntüden belliydi. Fakat üzüntüden ziyade o gözlerde, karanlığı bastıran başka karanlık hisler gizliydi. Hazan korkuyla bir adım geriledi. Gözleri kaçamak şekilde etrafı turladı. Soğuk havada kimse yoktu dışarıda.
"Demek gidiyorsun?" dedi kısılmış sesiyle. "O adamla gidip beni bırakıyorsun öyle mi?"
Hazan çaresizce ona baktı. "Baran abi, yapma lütfen. Gider misin?"
Fakat Baran oraya gitmek için gelmemişti. Sorulacak hesabı vardı. Ve kahretsin ki sevdiği kadın ona hâlâ abi demeye devam ediyordu!
"Nasıl yaptın bunu?" dedi fısıltıyla. "Bize hiç mi acımadın?"
Dudaklarını yalayıp bir adım gerileyen genç kız her zaman ki mesafesini yine korudu. "Biz diye bir şey yok. Olmadı ki. Ben sana hiçbir zaman ümit vermedim. Sen kendi kendine gelin güvey oldun."
Baran'ın bakışları değişti ve hüznünün ardına sakladığı öfkesi, bünyesini bir anda sardı. "Biz evlenecektik, Hazan! Haftaya nişanımız vardı." dedi deliye dönmüş yüz ifadesiyle. "Ne demek biz diye bir şey yok?"
Daha fazla konuşmak istemeyen genç kız onunla baş edemeyeceğini anladı. Zaten ne zaman konuşarak anlaşabilmişlerdi ki? Baran takıntılı bir tutumla onu istediğini söylemiş, Hazan da onu hep reddetmişti. Ama karşısındaki adam sanki birbirlerini seven iki insanın ayrılığından bahseder gibi doğal konuşuyor, üstüne üstlük bir de onu korkutacak kadar delirmiş görünüyordu.
"Baran abi lütfen, ben evlendim artık. Çekil git evine rahat bırak beni."
Yönünü değiştirip araca doğru gitmek istedi fakat Baran, iki adımda kızın yanına geldi. Hazan çığlık atarak tekrar uzaklaşmaya çalıştı ancak bileğini kelepçe gibi yakalayan Baran hiddetli nefesini onun yüzüne verdi.
Demek Hatice annesinin dediği doğruydu. Demek o adamla gerçekten evlenmişti ha!? O hâlde günah kendisinden gitmişti. Enayi yerine konulduğunu düşünüp kendini paralayacağına bunun hesabını soracak yerlerde sürünen gururunu kurtaracaktı.
"Demek öyle!" diye hırladı. "Demek gerçekten evlendin?" Gözleri ilkelce parlarken Hazan'ın dehşete düşen gözlerine aldırmadan caddeye doğru çekiştirmeye başladı. "Gelsin de alsın bakalım seni elimden! Neler oluyor o zaman görür!"
Genç kız yaşadığı endişeyle çırpınırken Baran öfkesine yansıyan hızıyla hâlâ onu götürmeye çalışıyordu. Ağzının içinden küfürler sıralıyor, direnen kızın itirazları ona fayda etmiyordu.
"Bu kadar kolay mı be!" diye hırladı, onu çekiştirirken. Marketin önünden ayrılmışlar, Hazan'ın çırpınışlarına karşın yolun karşısına geçmeye çalışıyordu. "Seni benim elimden almak bu kadar kolay mı?"
Hazan ise onunla konuşup gücünü tüketmek yerine kolunu Baran'dan kurtarmaya çalışıyor, bir yandan da ona etkisi olacakmış gibi güçsüz yumruklarını koluna indiriyordu. Allah aşkına neden kimse bakmıyordu? Ya da yoldan gelip geçen birkaç kişi neden yardım etmiyor da sanki tiyatro izler gibi kendilerini izliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
ChickLitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...