9. Bölüm
🍁
Virane bakışları, uzun, görkemli ağaçların kuruyan dallarında amaçsızca gezinirken, hayatın ne getireceğini değil ondan neler götüreceğini düşüyordu, Hazan. Yolun sonuna gelmiş, bildiğin çıkmaza girmişti. Dersin erken biterse alış veriş yaparız demişti yengesi ve o, kara kara gönlü olmadığı nişanı için hazırlık yapmaya başlayacaktı.
Yağmur hafiften atıştırmaya başladığında, yarım saat önce aldığı ve bir parça dahi koparmadığı taze simide baktı. Hâlâ elinin arasındaki kese kağıdının içinde yenmeyi bekliyordu. Simidi çantasına koyup yanına bıraktığı kitaplarını kucağına aldı.
Umutsuzluğun verdiği çaresizlik onu öfkelendirirken telefonunu alıp mesaj kısmına girdi ve Baran'a mesaj yazmaya başladı. Parmakları soğuktan uyuşmuştu.
Gönderilen: B. Abi
"Nişan oluyor diye sakın ümitlenme, Baran abi. Bu evliliğe asla rızam yok. Bak hâlâ abi diyorum! Umarım seni istemediğimi bir gün anlarsın. İnşallah anlarsın da beni bir delilik yapmaya mecbur bırakmazsın.."
|16.12|
Ondan cevap gelmesini beklemeden oturduğu banktan kalkıp okulun bahçesinden ayrıldı. Son iki ders boştu ve Gönül tüm günü asmış okula gelmemişti. Onunla dertleşmeye ihtiyacı vardı. Aslında dedesinin yanına gidip gönlünü alması gerekiyordu ama onu yapacak yüzü de yoktu. Kendi çapında haklı olması, dedesini kırdığı gerçeğini değiştirmiyordu.
Derin düşünceler arasında yürüyüp ilk gelen otobüse bindi. Dedesinin yanında gidecekti. Evet, gidip ondan özür dileyecek gönlünü alacaktı. Yoksa yüreğini kemiren bu vicdan azabı onu yiyip bitirecekti.
Soğuk havada yürüyerek markete ulaştığında çekingen bir tutumla içeriye girdi. İki gündür yanına uğramadığı için dedesi ona hem kırgın hem de kızgın olmalıydı ama o an beklemediği bir şey oldu. Dedesinin gözleri ona değer değmez rahat bir nefes aldığını fark etmişti. Yaşlı adam oturduğu yerden kalkıp torununun yanına gelirken yüzü aydınlanmış, gözlerinin içi gülüyordu.
"Yavrum." dedi, sevecen bir tutumla. "Ne oldu güzel gözlüm bir şey mi eksik evde."
Allah'ım, torununun hâlâ ona kırgın olduğunu düşünüp onunla konuşmaya çalışıyordu. Hazan'ın gözleri dolarken kitaplarını yerdeki karton kutunun üzerine bırakıp iki adımda yanına vardı ve dedesine sarıldı. Bunu beklemeyen yaşlı adam ise hiç gecikmeden sarılmasına karşılık verdi.
"Özür dilerim." diye fısıldadı, genç kız. "Seni kırdığım için affet beni dedem."
Boğazı düğüm düğüm olan dedesi konuşmakta zorlandı. Kendisinin özür dilemesi gerekiyordu. Onu evlilikten kurtaramadığı için, onların elinden alamadığı için...
"Hatalı biri varsa o da benim, güzel kızım." Torununun biraz daha sarıldı. "Asıl sen beni affet. Hepsi benim yüzümden oldu."
Başını iki yana sallayan Hazan'ın dudaklarından ufak bir hıçkırık kaçtı.
"Üzme kendini, dedem." Başını boynuna gömdü. "Rabbimin verdiklerinde de vermediklerini de de bir hayır vardır. Artık üzülmek ya da dövünmek hiçbir şeye çare değil."
Dedesi, onun kabullenişi karşısında daha da ezildi. Torununu kendinden ayırarak onun nemlenmiş yeşil gözlerine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
ChickLitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...