Minik yıldıza basmadan geçmeyin olur mu?🥰 Yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar...
25. Bölüm
🍁
Genç adam yanlarından ayrılıp gittiğinde iki genç kız birbirlerine baktı. Yemek yerken ve dışarıdan geldiğinde bir şeyi yoktu, gayet normaldi. Şimdi ise neye sinirlendiğine anlam veremediler.
"Ne oldu şimdi?"
"Bilmiyorum ki." Hazan tedirginlikle kalkıp hâlâ Gönül'e bakarken tişörtünü düzeltip, "Telefonda biriyle tartıştı sanırım." diye mırıldandı. Sonra yüzü bezgin bir hâl aldığında ise, "Ya da yine şizofrene bağladı." dedi fısıldayarak. "Hasta bu hasta!"
Gönül onu ciddiyetle dinlerken birden dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü kesmeye çalıştı. "Sessiz ol duyarsa ayıp olur."
Omzunun birini narince sarsan Hazan, umursamazca, "Duyarsa duysun." dedi. "O da biliyor ruh sağlığının bozuk olduğunu." Arkadaşının ayıplayan bakışlarına karşılık elini hafifçe yukarı kaldırdı ve yüzünü garip bir şekle sokarken parmaklarını açarak sağa sola hareket ettirdi. "Deli diyorum, deli!"
Arkasında kıkırdayan arkadaşını bırakıp ilerleyen Hazan ilk defa yukarıya çıkmanın verdiği tuhaf bir hisle az önceki ruh hâlinden sıyrılıp, dudağının kenarını dişlerinin arasına aldı. Yasakladığı yere gelmesini neden istemiş olabilirdi ki?
Ardından aklına gelen saçma bir düşünceyle ayağının biri ikinci basamakta çakılı kaldı. Arkadaşı geldi diye onu odasında yatırmayı falan düşünmüyordu değil mi?
Bu düşünceyle nefesi hızlandı. Mantıksızdı ama karşısındaki adam da mantık olmadığı için olmayacak şey değildi. Kalbi gümbür gümbür çarpmaya başlarken yutkundu. Çıkmalı mıydı yoksa tekrar Gönül'ün yanına mı dönmeliydi?
Ona upuzun gelen kısacık zaman diliminde kendine geldi ve yüzü ciddileşerek adımlarını hareket ettirdi. Neler düşünüyordu böyle? Kaldı ki öyle bir şey teklif edecek bile olsa asla kabul etmez lafı yapıştırır, gerekirse okkalı bir tokattan sonra da tekrar aşağıya inerdi.
Basamakları bitirip yukarıya çıktığında aşağıdakinden daha küçük bir antre karşıladı onu. Birisi ardına kadar dayalı olmak üzere üç tane daha kapı vardı. Merak etmedi. Cesaretini toplayıp etrafa daha fazla bakmadan da açık olan kapıya yaklaştı.
Tufan arkası dönük bir vaziyette gardırobun içinde bir şeyler arıyordu. Odaya şöyle bir göz attığında Hazan'ın içi daraldı çünkü içerisi çok boğuk tonlarla döşenmişti. Koyu kahverengin ağırlıklı olduğu mobilyaların kasvetini tek kıran şey ise duvarların beyaz oluşuydu.
Tufan başını çevirdiğinde keskin gözleri Hazan'ı buldu. Az önceki gibi sert bakmıyordu ama genç kız onun koyu gözlerinde tuhaf parıltılar gördüğüne emindi.
"Gönül battaniye ile üşür mü?"
Düşünceleri içinde kaybolan Hazan onun ne demek istediğini kavrayamadı. "Efendim?"
Tufan'ın bakışları biraz yumuşar gibi oldu ve adımları Hazan'ın yanını buldu. Tereddütle kendisine bakan kıza, "Yorgan mı vereyim yoksa battaniye mi?" diye sordu. "Hangisinde yatmak ister?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜM NOKTASI
ChickLitKapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı! Yutkundu ve yanlış olduğunu bile bile onun kıvrımlı bedenini baştan aşağıya süzdü. Dişlerini sıktığı...