Bölüm 25

11.2K 1K 193
                                    

Yemeğimizi yemiş yürüyüşe çıkmıştık şimdi.

" Karnım gittikçe aşağıya düşüyor, taşımakta zorlanıyorum. Duralım mı biraz?"

" Gel buraya."

Pars beni sırtım ona bakacak şekilde konumlandırıp belimden kavrayarak ayaklarımı ayaklarının üzerine koydu.

" Pars ne yapıyorsun?"

" Bebeklerimiz seni yormaya başladı, bence babalarınında onları taşıma vakti geldi. Biraz mola zamanı."

Bir elini karnımın altından geçirip karnımı desteklerken bir elini de dengemi sağlamak için göğsümün üzerinden sarmıştı.

" Rahat mısınız?"

" Evet."

O yürüdükçe bende onunla beraber ilerliyordum. Kıkırdamadan edemedim.

" Ya Pars ayakların ezilecek çok ağırım ben."

" Bir şey olmaz."

Bir anda altı çocuğun birden Pars'ın üzerine tırmanmış görüntüsü belirdi,  daha da gülmeye başladım.

" Sen hasta değil miydin, ne çabuk iyileştin de bizi taşır hale geldin."

" Başımda altı çocuklu bir anne vızır vızır bana bakınca iyileşmemek gibi bir şansım kalmadı."

Haklıydı. Beni de kendine benzettiği için elimle yediriyordum yemekleri. Durmadan bir yerin ağrıyor mu, bir şeyin var mı diye sormak hobim haline gelmişti. Bu da onun o kadar hoşuna gitmişti ki sabırla beni yanıtlamıştı her seferinde.

On aylık olmuşlardı bebekler,  iki ay sonra planlı olarak sezeryana alınacaktım. Çok tuhaftı ama artık korkmuyordum.

"Pars ben kararımı verdim haklısın bence senin babaları olduğunu bilmesin çocuklar."

Adımları yavaşlayıp birden durduğunda belimdeki elinin kasıldığını hissettim. Kafamı arkaya çevirip yüzüne bakmaya çalıştım.

" Öyle mi?"

Ses tonundaki milimlik değişimi hissedebilmiştim.

" Hı, hı. Teşekkür ederim bu teklifi bana yaptığın için."

" Önemli değil."

Aniden yürümeye devam ettiğinde içimden saymaya başlamıştım bile. 1.. 2.. 3..

" Yani, emin misin? Benim için sorun değil ama acele karar verme sen yine de."

İçimden kahkahalar atarken kafamı salladım sadece.

" Eminim,  en doğrusu bu. Hatta aynı evde olmasak daha iyi. Akılları karışmasın çocukların."

Derin bir nefes verdiğinde elleri titremeye başlamıştı. Son cümlemin üzerine bir şey söylemeden tamamladık yürüyüşü.

Eve vardığımızda beni içeride bırakıp dışarıya yöneldi. Yüzü mosmordu.

" Pamir, ben biraz hava alacağım. Birazdan gelirim."

Hemen elini tuttum gidemesin diye.

" Pars gitme, korkarım."

Yutkunup kafasını salladı.

" Peki gitmiyorum, aç mısın?"

" Yürüyüşten önce yedik ya, unuttun mu?"

" Tamam oturalım o zaman."

Ben gülmemek için kendimi sıkarken bir yandanda onun tepkilerini takip ediyordum. Dünkü düyüncelerimde haklı olduğumu iyice anlamış oldum. Daha fazla bu haline dayanamadığım için konuşmaya başladım.

Panter Adam _ GAY -  MPREGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin