Kırmızı

1.5K 216 85
                                    

Beğenin lütfen 🔪

Yorum da atın

YORUM DA ATIN AA

Denki güçsüz değildi. Gücünü tanımadığı insana belli etmezdi.

Karşımızda 3 kişi vardı.

Dabi, Toga ve Shigaraki.

Denki ise Dabi'nin önündeydi.

"Bir sarı piç için hepinizin geleceğini hiç düşünmemiştim."

Dabi resmen alay ederek konuşurken ellerimi yumruk yaptım.

Ormanda olmak benim için büyük bir avantajdı. Her taraf bitki ve topraktı.

Denki ile göz göze geldiğimiz an tek gözümü kırptım.

Dabi'nin bacak arasına tekme atarak belindeki anahtarı aldığı gibi bize koşmaya başladı.

Afferim be oğlum! Ne güzel eğitmişim!

Toga tam bize koşacakken bizden kilometrelerce uzaktaki dağda olan Jirou Toga'nın tam önüne ateş ederek onu durdurdu.

Keşke Aizawa burada olsaydı.

Ama dün akşamki olaydan sonra Toshinori ile bir iş için şehir dışına gitmişlerdi ve buraya gelmelerine saatler vardı.

Dabi mavi alevlerini tekrar çıkardığı sırada Katsuki kollarını öne doğru uzatarak parmaklarını çıtlattı.

"Hangisini alıyorsunuz?"

"Dabi benim."

İzuku çenesiyle Shigaraki'yi işaret etti. "O benim."

Katsuki omuz silkerek Toga'ya doğru ilerlemeye başladı. "İyi, şu velet de benim olsun."

.

Herkes yara almıştı. Büyük, küçük farketmez. Hepimiz yaralıydık.

Dabi yanlışlıkla içine çektiği zehirli gazdan dolayı öksürürken alevleri küçülmüştü.

Yaralarımı önemsemeden gülerek ona doğru ilerlemeye başladım.

"Ee? Kim güçlüymüş lan, dingil?"

Bir elini boğazına koyup daha çok öksürürken iyice yanına yaklaşmıştım.

Bir elini omuzuma koyup güldüm, "Kıyamam sana... Sabahtan beri yeneceğim diyip duruyordun."

Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

Tam o saniye bir bağırış duyuldu, "ROSE! KAÇ!"

Alevler aniden büyürken kendimi direkt geriye atmıştım ama bazı bölgelerim alevden dolayı yanmıştı.

Yanmanın etkisiyle çığlık atarken Katsuki'nin bana doğru koştuğunu gördüm ama Shigaraki yeri parçalayarak aramızı açtı.

Dabi bana doğru ilerlerken bu sefer gülen oydu. "Kim güçlüymüş, dingil?"

Dizlerimin üstüne, yere düştüğümde gözlerimden yaşlar akarken yanan ellerime bakıyordum.

Sen; zehirin yaratıcısı, doğayı etkisi altına alan kızsın.

"ROSE! YAPMA!"

Sen, beyazın kırmızı tonusun.

Ellerini toprağa koy.

"HAYIR! GÜZELİM, BENİ DUY! YAPMA!"

Olacakları onlar düşünsün.

Kırmızı.

"ROSE!"

Uzaktan gelen Neito'nun sesiyle gözlerimi araladım.

O ne zaman buraya gelmişti? Jirou'nun yanındaydı en son.

Onun dediklerini dinlemek istesem bile bedenim benden farklı hareket ediyordu.

İçimden, nereden geldiğini anlayamadığım sesi dinleyerek ellerimi toprağa bastırdığımda acıdan dolayı çığlığım daha da büyürken toprak titremeye başladı.

Önüme düşen beyaz saçlarımın renk tonunun değiştiğini fark edince gözlerim şok içinde büyüdü.

Saçlarım...

Kırmızıya dönüyordu.

Başımı kaldırıp Dabi'ye baktım.

Ne olduğunu anlamak istercesine korku ve şaşkınlıkla toprağa bakıyordu.

Birkaç saniye sonra toprak parçalandı ve içinden bir şey hızla çıkmaya başladı.

Yok artık...

Lav mı?

Yerin o kadar altına mı etki etmiştim?

Acıyla dudaklarımı ısırırken lavlar her yerden çıkmaya başlamıştı. Dabi ateşini söndürmüş ve kaçmaya çalışırken biri onu tuttu.

Neito.

Gözlerindeki öfkeyi çok iyi görüyordum.

Neden bu kadar öfkeliydi?

Neden bana dur demişti?

Bunu biliyor muydu?

Böyle bir özelliğim olduğunu biliyor muydu?

Elimi yerden çekip geriye doğru yere yığıldığımda gözüme en son gözüken şey Katsuki'nin endişeyle bana koşmasıydı.

Bakugou x Reader (Bnha x Reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin