İtiraf -Final-

1.8K 221 172
                                    

Beğenin lütfen 🔪

Yorum da atın

1 ay sonra:

Elimde silahım, sessiz sokakların arasında yavaş yavaş ilerliyordum.

Sağ kulağındaki kablosuz kulaklığa dokunarak konuşmaya başladım. "Hedefin burada olduğunu sanmıyorum."

"Bize gelen bilgiye göre oradaydı, lütfen her yeri kontrol et. Patron öyle istiyor."

Denki'nin dediği şeye cevap olarak sadece iç çektim ve daha rahat bir pozisyon alarak ilerlemeye başladım.

1 aydır onu görmüyordum.

1 aydır Katsuki'yi görmüyordum.

Bu ilk başta zor değildi, illa ki haberleşiriz diye düşünüyorduk ama ikimiz de farklı görevlere görevlendirilmiştik.

Kendisi kendi örgütüne geri dönmüştü. Onun görevi ne, nerede, ne yapıyor bilmiyordum.

Ben ise birinin peşindeydim. Ünlü bir kaçakçıydı ve bir malı ondan almam gerekiyordu.

Bu görev esnasında örgütteki kişiler harici biri ile herhangi bir yerden iletişime geçmem yasaklanmıştı.

Neito'nun İzuku'dan öğrendiğine göre Katsuki'ye de yasaktı.

Sonuç olarak 1 aydır görüşmüyorduk.

Şu an Amerika'da bile değildim.

Türkiye'deydim.

Şaka gibi.

Resmen Türkiye'ye gelmiştim.

Açıkçası düşündüğümden biraz farklı bir ülkeydi.

Japonya buraya göre çok farklıydı, ilk geldiğimde çok garip hissetmiştim.

Genelde ana dili veya çoğunluğun konuştuğu dil İngilizce, Fransızca veya Almanca olan yerlere gitmiştim.

Burada ise İngilizce bilen çok kişi yoktu.

İyi ki turist olarak gelmemiştim, yoksa dil konusunda ciddi anlamda kriz geçirirdim.

Her dakika çeviri kullanmak çok uğraştırıcı olurdu.

"Hey, Denki."

"Efendim?"

"Katsuki'den haber aldın mı hiç?"

"Onun bilgilerine ben de ulaşamıyorum, biliyorsun."

"Jirou falan da mı bilmiyor?"

"Bilse bile o da bana söyleyemez. Aynı bizim onlara, senin nerede olduğunu söyleyemediğimiz gibi."

Her ne kadar bunu itiraf etmek istemesem bile o aptal sarı kafayı çok özlemiştim.

Hem de çok.

Sinirlendiğinde çatılan kaşlarını, kırmızı gözlerini, aptal egosunu, anlayışlığını...

Gözümü kapatıp derin bir nefes aldım, tam o an yan sokaktan biri geçmiş gibi hissettim ve direkt silahımı doğrulttum.

"Bulunduğun alanda biri var."

"Fark ettim."

Sokağa girip gözlerimle etrafı tararken ilerlemeye başladım.

Tam o an arkamdan bir ses geldi.

Hızla arkamı döndüğümde karanlık sokak ile bir süre bakıştım.

"Nolur ortaya çık... Çok yorgunum." kendi kendime mırıldandığım sırada arkamda hissettiğim kıpırtı ile hızla arkamı döndüm.

O an boynuma dayanan bıçak bir oldu.

Karanlıkta parlayan kırmızı gözlerle bakıştım.

Ağızım şaşkınlıkla aralanmıştı, tek kelime edemiyordum.

"Katsuki..?"

Boynumdaki bıçak bir anda geri çekildiğinde elimdeki silahı istemsizce düşürmüştüm.

Silah yere düştüğü an çarpmanın etkisi ile ateş etti ve ses boş sokaklarda yankılandı.

"Rose?"

Gerçek olup olmadığıma emin olmak istermiş gibi beni baştan aşağı süzüyordu.

"Hey? İyi misin? Rose?"

Kulağımdaki kulaklığı çıkarıp yere fırlattığımda o da aynı işlemi yaptı.

Sanki planlamış gibi aynı anda kollarımızı birbirimize doladık.

Boynuna sıkı sıkı sarıldığımda kokusunu iyice içime çektim.

"Seni özledim. Aptal."

Bir eli sırtımda, diğer eli belimdeyken beni daha da kendine yapıştırdı.

"Bir de beni bilsen... Bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim."

Hâlâ onu bırakmamışken kollarımı daha da ona doladım. "Hey, bir şey diyeceğim."

Yaptığım en büyük itiraf olacak.

"Söyle beyazım, söyle güzelim..." kafasını boynuma yasladığı için sesi boğuk çıkıyordu.

"Seni seviyorum. 1 aylık yokluğunda bunu fark edebildim."

Gülümsediğini hissettim. Cevap olarak bir anda beni kucağına alarak yüzüme bakmaya başladı.

Bu sefer ona üstten bakıyordum, beyaz saçlarım yüzüne dökülüyordu.

"Sana aşığım," düşünüyormuş gibi gözlerini kıstı, "Sanırım 7 yaşından itibaren falan."

Kahkaha atarak ellerimi yanaklarına koyup yüzüne yaklaşarak dudaklarımızı birleştirdim.

Kitap bitti, okuduğunuz için teşekkürler. Ek bölüm yazacağım.

Başka bir kitapta görüşmek üzere.

Bakugou x Reader (Bnha x Reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin