KARANLIK

3.3K 137 10
                                    

Multide Hazal, Kaan ve Yiğit'in en şapşirik fotoğrafları var.

Gözlerimi bir tuvalette, klozet kapağının üzerinde açmayı inanın ben de istemezdim. Ama şu an tamda o durumdayım.
Oturduğum yerden kalktığımda, uzun zaman aynı pozisyonda kaldığım için her yerim ağrıyordu. Benden başka hangi deha tuvalette uyurdu ki.
Kaç saat uyumuştum, şu an saat kaçtı, okul hala bitmemiş miydi yada okulda sadece ben mi kalmıştım, hiç bir şey bilmiyordum.  Tuvaletten çıkıp, koridorda etrafıma bakınmaya başladım.
Güneş batmaya yüz tutmuştu ve etrafta temizlik görevlileri vardı.
Rahatladığımı hissettim. Gece oldu ve okulda tek başıma kaldım diye çok korkmuştum.

Korku filmlerindeki en korktuğum sahnedir; kurban uzun bir koridorda etrafına bakınarak yürür ve olup bitenleri anlamaya çalışır. Etraftaki yanıp, sönen florasanlar, oldukça ürkütücüdür. Arkadaki gerilim müziği giderek yükselirken, kurban her adımda sonuna biraz daha yaklaşmaktadır.
Kurban çıkış kapısının önüne geldiğinde kurtulduğunu düşünür ama tam o anda yaratığımız kendini gösterir. Kurbnan kaçabilmek için kapıyı açmaya çalışır ama kapı kilitli.

"Kızım."

"Anneeee" diye çığlık attım. Kimse bu kadına, karşındaki korkunç şeyler düşünürken, seslenilmeyeceğini söylemedi mi?

"Kızım korkma ne bu halin?" diye endişeli sesi ile sordu teyze.

"Yok, yok bir şey teyze. Öyle aniden seslenince korktum biraz."

"Tamam kızım, ama yarım saate okulu kitleyeceğiz sende hemen çıksan iyi edersin."

"Tamam teyze sağol, bende çantamı alıp, çıkacağım zaten."

Kadın bana samimi bir gülüş sunarken, "Size de kolay gelsin." deyip, çantamı almak için sınıfa yöneldim.

Sınıfa girdim ve masanın üzerindeki kitaplarımı topladım. Çantamı sırtıma asacağım sırada içinden gelen happy melodisi, çantayı sıranın üzerine bırakıp, fermuarını tekrar açmama neden oldu.
Telefonu elime aldığımda, ekrandaki Gestapo yazısı yüzümü buruşturmama yetmişti.
Aslında cevaplamayı düşünmüyordum ama eğer şimdi açmazsam beni rahat bırakmayacağını bildiğim için, cevaplayıp, kulağıma götürdüm.

"Efendim anne."

"Öğleden sonra hiç bir derse girmemişsin, neredeydin."

'İki tane psikopattan kaçarken tuvalette uyuyakalmışım.' eğer ben dürüst bir kız olsaydım bunu söylemem gerekirdi. Ama ne yazık ki ben dürüst bir insan olmadığım için,"İşlerim vardı onları halletim." dedim.

"Ne işleri?"

"Bana ilgili anne ayaklarına yatma, senin umrunda olmadığımı ikimizde biliyoruz. "

" Evet, sen benim umrumda değilsin. Benim umrumda olan şey, okuluna yatırdığım tonlarca para. O kadar para veriyoruz bari hakkını verip, doğru düzgün eğitim al."

Yine ve yine paranın benden daha önemli olduğunu anlamıştım. Gözlerim dolarken acizliğime acıdım. Annem hiç çekinmeden 'sen benim umrumda değilsin.' diyordu. Kalbimden kalan ufak parçaları, daha küçük parçalara ayırıp, yok etmek istiyordu galiba.

"Bende diyorum, ne oldu da benimle ilgilenmeye başladı diye. Bir an sadece bir an beni gerçekten önemsediğini düşünmüştüm. Ama senin tek derdin, her zaman ki gibi para."

"Ne olmasını bekliyordun? Para olmasa sana bu hayatı verebilir miydik sanıyorsun?"

"Sizden para isteyen oldu mu? Benim tek istediğim sevginizdi. Bana veremediğiniz tek şey olan, sevginiz."

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin