ALİ

1.3K 92 16
                                    

Multide; Cadı Hazal var. Sempatik bir fotoğraftı sizinlede paylaşmak istedim.
Telif haklarından dolayı playliste koyamadım ama bölümlü, little mix grubunun, little me parçasıyla okumanızı öneririm.
Bir dahaki bölüm sizi Elif ile tanıştıracağım.
Bu bölüm, Sevda için.
Keyifli okumalar.
Vote ve yorumlarınız eksik olmasın.

"Aha." dedim kendi kendime, "Kaldın mı ortada?"
Bu kadar cani olabilecekleri, aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Kendi çocuklarını, hiç rahatsızlık hissetmeden, kapı önüne koyabileceklerini düşünememiştim.
Tamam, onlar iyi insanlar değil ve hiç bir zaman olmadılar ama kalplerinin bu kadar taşlaşmış olabileceğini akıl edemezdim.

Sanırım hayatımın en berbat günlerini, şu bir hafta içinde yaşamıştım. Bir hafta içinde, kendimi iki kez hastanede bulmuştum. Tokat yemiştim ve Kaan benim yüzümden dayak yemişti. Gazetelerin saçma sapan haberleri yetmezmiş gibi, birde Milay kaşarı peydah oldu başıma.
Tek istediğim; huzur ve sakinlik.
Eski hayatımı özlediğim yada geri istediğim söylenemez ama bu yaşadıklarım çok fazla.

Peşi sıra gözümden düşen yaşlara ve elimin deli gibi titremesine aldırmadan, telefonu elime aldım.
Rehberden GESTAPO yazısını bulunca üzerine tıklayıp, kulağıma götürdüm.
Uzun uzun çalışlardan sonra, kapanacağı düşüncesi ile kapatacaktım ki, annemin otoriter ses tonunu duydum.

"Ne var?"

"Ne olduğunu benim sormam lazım. Mesela neden evime, pardon evinize giremiyorum?"

"Sevgilim, diye yanında getirdiğin çoçuk, kocama yumruk attığı için olabilir mi?"

"Bunda benim ne suçum var ki? Hem babam bana vurmasaydı, Kaan'da babama yumruk atmazdı."

"Sen aşağı inip, deli gibi bağırmasaydın, baban da sana vurmazdı." ses tonu alay doluydu.

Aynı alay ifadesinden, bende sesime yerleştirip, konuşnaya başladım.
"Odamı Milay'a vermeseydiniz, bende durduk yere bağırmazdım."

"Seninle uğraşamam, Kaan denen o çocuktan ayrılmadığın sürece, bizden tek bir kuruş dahi alamazssın." sonrada telefonun kapandığını bildiren o lanet ses doldu kulaklarıma.

Derin bir nefes alıp, telefonu cebime yerleştirdim ve seçenekleri masaya yatırdım.
Aslında, çok fazla bir seçeneğim de yoktu; ya Alara'nın yanına gidecektim, yada Kaan'ın.
Henüz saatler önce, Kaan'la yaşadığım tartışmadan dolayı, ikinci şıkkı, direkt eledim.
Evet Dracul-Alara, birkaç gün ben ve kaprislerime katlanmak zorundasın.

Telefonumu çıkarıp, Alara'yı aradım.
Telefonun çaldığını bildiren uzun sesler, Alara'nın sesi ile son bulmayınca, hayal kırıklığı ile telefonu kapattım.
Neden, ihtiyacım olduğunda yanımda olmaz ki bu kız?

Sadece birkaç dakikalık mutluluk için başıma ne işler açmıştım.
Anne, babamın yüzlerinin o şekli beni kısa süreliğine de olsa mutlu etmeye yetmişti.
Ama sonrasında olanlar, hiçte mutluluk verici şeyler değildi.

Aslında, ailemin beni evden atması değil üzüldüğüm şey, üzüldüğüm şey; Eslem'i hayal kırıklığına uğratmış olmam. Onun bu eve ve bana ihtiyacı vardı.
Benden bir yaşta olsa küçük olduğu için, ona elimden geldiğince ablalık etmeye çalışmış, bu bataklıkta onun yanında olmak istemiştim.

Başımı iki yana sallayıp, cebimden telefonumu tekrar çıkardım.
İkinci kez, Alara'yı arayışımdan da elim boş dönünce, hayal kırıklığı ve sıkıntı ile, telefonu tekrar cebime koydum.

Öyle yada böyle Alara'nın evine gidecektim. Evde yoksa bile, kapıda gelmesini beklerdim.
Açıkçası evine daha önce bir kaç kez gitmiştim ama etrafımdaki hiç bir şeyi aklıma kazımadığımdan, evin yolunu ezberleyememiştim.
Ama Alara'dan başka gidebileceğim bir yer yoktu. Evi yakın sayılırdı. Eğer hızlı yürürsem, güneş batmadan yetişebilirim. Umarım ayaklarım bana doğru yolu gösterir.

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin