Bu bölüm eski kurgudan, lunapark bölümü.
Bölüm parçası: sunn raha hai na tu.
Multide, Kaan ve Hazal var.
Keyifli okumalar dilerim.Kabus gibi geçen üç saatin ardından, yeniden sessizlik hakimdi tüm eve. Bu üç saatte neler olmadı ki; Kaan Melih'i bir güzel benzetmişti. Aslında şiddete karşı da olsam, bana yaptıklarının cezasını böyle çekiyor diye düşünüp onun için çok fazla üzülmemiştim. Melih'i en son gördüğümde, saçı başı dağılmıştı. Yüzündeki çoğu yer morluklar içindeydi ve sanırım dudağı ve kaşı patlamıştı. Evden kaçarcasına çıkarken iki büklüm olduğunu ve belini tuttuğunu da düşünürsek, dağılan yerin sadece suratı olmadığı kanısına ulaşabilirdik.
Milay'ın saçlarının çoğu, Alara'nın elinde ve evdeki mor renkli halıda kalmıştı. Aslında Alara'ya ne kadar teşekkür etsem azdır; çünkü ben asla böyle bir şeye cesaret edemezdim. Ve yaptığı her şey o sürtüğün yanına kâr kalırdı. Alara Milay'ı saçlarından tutup dışarıya doğru sürüklerken, odamda bana bahsettiği sadist düşünceyi gerçekleştireceğinden korksam da, Milay'ı bir arabanın önüne atmamıştı. Sadece, başını, sokağın karşısındaki çöp konteynırına sokmuştu o kadar.
Emir'se ondan beklenmeyecek bir şekilde, Yiğit'i fena benzetmişti. Son gördüğümde, Eslem'e bir bakış atıp yumruğunu, yerde yatan Yiğit'in suratına geçirmişti Emir. Hayır, hayır son gördüğüm şey bu değildi. Son gördüğüm; Yiğit'in bacakarasına tekme atan Emir ve acıyla kıvranan Yiğit'ti.
Ben mi? Bende oturmuş onları izliyor, arada taktikler veriyor ve yorulana su içiriyordum.
Yan komşumuz Melehat nine sesleri duymuş ve bir sorun mu var diye bakmaya gelmişti. Ona, bir sorun olmadığını ve sadece parti verdiğimizi söylemiştik. İnanmıştı saf kadın. Biraz daha sessiz olamamızı söyleyip, evine gitmişti.
Sonrasında, Alara'ya yerdeki saçları toplatıp Mert'le birlikte eve göndermiştim. Ve Yiğit'i bir güzel benzeten Emir, Eslem'den sağlam bir tokat yemişti. Eslem tarafından ağır hakaretlere maruz kalsa da, o her zaman ki laubaliliğini kullanıp, görmezden gelmeyi seçmişti.
Şimdi ise dağınık salonda, farklı koltuklara dizilmiştik. Eslem tekli, kırmızı koltukta oturuyordu. İlk zamanlardaki kadar kötü olmasa da, yine düşünceli ve üzgündü. Emir, çift kişilik, krem rengi koltuğa oturmuş ve ayaklarını da sehpaya uzatmıştı. Yüzündeki saçma sapan ifadeyle gözlerini kapatmış, ve başını geriye yaslamıştı. Kaan'sa üç kişilik koltuğa uzanmış, tek elini başının altına koymuştu. Bazen uyuduğunu düşünüyordum ama düzensiz nefes alış verişi ve arada bir açılan gözleri uyumadığının en büyük kanıyıydı.
Ben de tek kişilik, bordo koltuğa gelişigüzel yalımıştım. Bir taraftan saçımla oynarken, bir taraftan da, daha saatler önce bizimkilerin diğerlerini nasıl benzettğini düşünüp salak salak gülümsüyordum. Sonra Eslem bu haldeyken gülümseyebildiğim için kendime kızıyordum.Eslem'i korumak için bulduğumuz çözümse, "birlikte kal." çözümüydü. Açıklayacak olursam; her nereye giderse gitsin Eslem'i yalnız bırakmayacaktık. Yaz tatiline zaten az bir süre kalmıştı. Ve biz okulda da, Eslem'in yanından ayrılmayacaktık.
Geceleri ise, iki kişi bizim evde kalıp, her ihtimale karşı Eslem ve beni koruyacaktı. Kaan ve Emir bu yüzden buradalardı.Dakikalardır, bütünleşmiş olduğum koltuktan kalkarak, Eslem'e seslemdim.
"Saat çok geç oldu. Hadi artık biraz uyuyalım yarın okul var." her ne kadar bu halde onu okula göndermek istemesem de, geleceğine çok fazla önem verdiği için, kendisi isteyecektir okula gitmeyi.Başını salladı ve ayaklandı. O merdivenlere doğru yönelmişken, bende Kaan ve Emir'e dönerek konuşmaya başladım.
" Hey! Hadi artık gidin yatın sizde. Lavabonun sağ tarafındaki oda sizin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
Teen FictionGenç bir adam; karanlık bir depoda, ruhu gibi eski eşyaların arasında, hayatında birçok kez tattığı, tanıdık acıyı çekiyor. Deli gibi titriyor, boncuk boncuk terliyor ve her seferinde ölüme biraz daha yaklaşıyor. Ağzından çıkan yeşil sıvı, onun...