YENİDEN

1.3K 73 20
                                    

Bölüm parçası: Cartel ft Ferman Akgül, SEN. Bu parça, aklımda bu hikayenin kurgusunun oluşmasını sağladı. Paçanın sözlerini dikkatli dinlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız zaten.

Bölüm geçikti üzgünüm. Ama uzun ve Kaan'lı bir bölümle telafi etmeye çalıştım.
İlk defa Kaan'ın anlatımından bir bölüm yazıyorum, umarım beğenirsiniz.

Yorumlarınızı benden esirgemeyin.

Keyifli okumalar...

Kaan'dan

"Kanıyor." dediği ilk saniyede anlamıştım ne demek istediğini. Ama nedense onu sinir etmek fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Ne diyeceğini bilemeyen yüz ifadesi... Utançtan ısırılmış dudaklar. Ve koyulaşmış gözler. O sarışın başlı başına eğlence kaynağıydı.

Yüzüme sahte bir endişe yerleştirip onu baştan aşağıya süzmeye başladım. Ne kadar bakarsam bakayım, üzerindeki gereksiz kıyafetler varken kanayan yeri göremeyeceğimi biliyordum. Vücudunu süzme işim bittiğinde, yüzümün aldığı hali biraz yumuşatıp söylenmeye başladım.
"Neresi kanıyor? Ne yaptın yine kendine?"

Dişlerini tekrar dudaklarına geçirdi utancından. Aslında onun kendi dudağına yaptığı şeyi her ne kadar ona yapmak istesem de, artık o benimdi ve onu istediğim zaman öpebilirdim. Ama onu her zaman bu halde, bu kadar utangaçken yakalayamıyordum. Bu anın zevkini çıkarmaya karar verip, gözlerimi dudaklarından uzaklaştırdım.

"Öyle değil, bu kanamayı göremezsin."

Aslında üzerindeki birkaç parça kıyafetten kurtulduğumuzda göremeyeceğim bir kanama değildi.
Bakışlarıma tekrar sahte bir endişe yükledim. Ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Nasıl yani, iç kanama mı geçiriyorsun?"

Sarışın, sadece birkaç saniyenin ardından, sesindeki ilginç tınıyı gizlemeye çalışarak konuştu.
"Hayır. Hani kızlar ayda bir kere mutlaka olur ya, ondan oldum işte."
Dediğinde, gülmemek için kendimi zorlamam gerekti. Ama Allah'tan iyi bir oyuncuydum. Ve bu sarışın ne dersem anında inanıyordu.
Tıpkı, ona deli gibi bağlandığım halde, 'bağlanmak yok.'demiş olmama inandığı gibi. Ona bağlıydım, onu görmek için okula gittiğim ve dakikalarca o duru güzelliğin kapalı gözleri ve masum yüzünü izlediğim gün anlamıştım bunu. Sonrasında apar topar çıkmam gerekmiş olsa da, onunla geçirdiğim, o dakikalar bana günlerce yetmişti. Bu hissettiğim aşk değildi. Varlığına bile inanmadığım bir duyguya kapılmış değildim. Sadece yanımda durarak bile beni daha iyi hissettiriyordu. Ve ben de onu daha yakınımda istiyordum. Ona dokunmak istiyordum. Bana dokunmasını istiyordum. Saatlerce, saçlarından yükselen papatya kokusunu ciğerlerime doldurmak istiyordum.

Tüm bu düşüncelerin arasından, saçma bir soru öne çıktı. Ve ben kendime ikinci bir kez düşünme imkanı vermeden bu soruyu ona yönelttim.
"Depresyona mı girdin? Kızlar ayda bir mutlaka depresyona girer de."

Cümlemi bitirir bitirmez, "Regli oldum geri zekalı,"diye bağırdı.

Bu cümle, utançla ve sinirle onun dudakları arasından döküldüğünde, gülme isteğim daha da arttı. Serçe dudaklarımı dişledim. Ve gülmemek için verdiğim mücadeleyi görmesin diye başımı başka yöne çevirdim. Ama lanet olsun ki, dudaklarımın arasından, ufak bir kıkırtı firar etmişti bile. Bunu gizlemek için yapmacık öksürüklerimi arka arkaya dizdim.

"Anlıyorum." dedim yalandan. Anlamıyordum. Ve önümüzdeki altmış yıl boyunca da anlayabileceğimi sanmıyordum. Kadınlar çok ilginç insanlardı. Gerek fiziksel, gerekse, zihinsel yapıları çok farklıydı. Ve sanırım, Hazal'ın regli olduğunu saatler boyunca anca dile getirebilmesi de bunun kanıtıydı. Bu doğal bir olaydı, bundan bu kadar utanması iyi mi, yoksa kötü mü kestirememiştim.

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin