Biraz tuhaf bir durum oldu. Onu size açıklamak istiyorum.
Aslında bu bölümde, Elif kim? Kaan'la bağlantısı ne? Onu okuyacaktınız.
Ama bölüm fazlaca uzundu. Ve Wattpad bir bölüm için beş bin kelimeden fazlasını kaydetmediği için, bir bölümü üç bölüm şeklinde yayınlayacağım. Bu yüzden Elif'le tanışmak on yedinci bölüme kaldı.
Bu bölümden hemen sonra diğerlerini okuyabilirsiniz.
Playlistte; Sancak- gözümden düştüğün an var. Türkçe rap istemeyen yada tarzı olmayanlar dinlemesin.
Multide; ileriki bölümler için ufak bir spoi niteliği taşıyan, Kaan ve Hazal'ın Whatssap konuşmaları var. Hazal'ın mesajları var desem daha doğru olur galiba.
Gerçekten uzun bir bölüm yazdım, uzun yorumlar istiyorum.
KEYİFLİ OKUMALAR...****
Duyduklarım, büyük bir şok dalgasına tutulmamı sağlarken, içinde bulunduğum durum bunu bile engelliyordu.
Yiğit'in bu kadar adi olabileceğini düşünemezdim diyemem.
Ondan her türlü pisliği beklerdim.
Ama kendi çıkarları için, genç ve masum bir kızın hayalleri ile oynaması, kaldırılamazdı.
Kalpsizdi, acımasızdı, kötüydü, çok kötüydü.
Amacına ulaşmak için her şeyi yapabilen, düşüncesiz ve insafsız herifin tekiydi.
O, bu hikayenin bad boyuydu. Ama ne yazık ki, ben masum ve saf kız değilim.
Bu lanet durumdan kurtulabilirsem, ondan bu yaptıklarının hesabını çok fena soracaktım.
Tabi eğer kurtulabilirsem.Düşüncelerimden, boynumda hissettiğim iğrenç ıslaklıkla ayıldım. Zaten, itmek için karnına koymuş olduğum ellerimi haraket ettirip, tüm gücümle onu itmeye çalıştım.
Ne yaparsam yapayım, işe yaramıyordu.
Güçsüz olmaktan nefret ediyordum.
Bitmek bilmeyen göz yaşlarımdan dolayı sırılsıklam olmuş yanaklarımı umursamadan, deli gibi bağırmaya başladım.
"YARDIM EDİN! LÜTFEN, YARDIM EDİN."
Etrafta kimsenin olmadığını, olsa bile görmezden gelmeyi tercih edeceğini bile bile, bir umut bağırıyordum işte.Belki bu lanet yerde, vicdan sahibi biri görürde, beni annesi, kardeşi yerine koyup, yardım eder diye, içimdeki ufak umut kırıntısını korumaya çalışıyordum.
Ama lanet olsun ki, geçen her dakika ve bu iğrenç herifin giderek aşağı inen pis dudakları, içimdeki ufak umut kırıntılarına güçlü bir balyoz darbesi indiriyordu.Bacak arasına tekme atmak için bacağımı kaldırmıştım ki, iğrenç, kıllı eli ile bacağımı tutup, elini yukarı çıkarmaya başladı.
Kalbim ağrıyordu, gözlerim ağlıyordu. Ve vücudum her an yere yığılabilirdi.
Peşi sıra akan göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırmıştı. Hiç bir şeyi net göremiyordum. Belkide bu duruma sevinmem gerekiyordu. En azından iğrenç, mide bulandırıcı suratını görmek zorunda kalmazdım.Bir süre sonra göz yaşlarım da akmamaya başlamıştı. Ve ben artık debelenmeyi bırakmıştım. Hiç biri, hiç bir boka yaramıyordu nasıl olsa.
Sonumu şimdiden görebiliyordum; yüksek bir uçurumun kenarı, belkide, banyo küvetim.
Biliyorum, tecavüze uğrayıp, dik durabilen, yaşamlarına devam edebilen bir çok kadın vardı ama ben güçlü değildim. Hiç bir zaman olmamıştım ki. Ben, sevgi fakiri, sevgisizliğe alışmış, 17 yaşında bir liseliydim.Ölsem kimin umrunda olurdu ki?
Anne ve babamın umurunda olmadığımı zaten biliyorum.
Gazetecilere karşı sahte göz yaşlarını gösterip, içlerinden tek bir duygu kırıntısının dahi geçmeyeceğini de.
Aslı ve Milay ağlayabilirdi ama mutluluktan. Sonuçta, göz diktikleri kişinin yalandan da olsa sevgilisiydim.
Emir, Alara ve Eslem, gerçekten üzülürdü. Ama bir süre sonra unutulurdum bende.
Yiğit, oyuncağını kaybettiği için, sinirlenebilirdi ama daha fazlası değil.
Peki Kaan?
Üzülürdü sanırım. Ama pek muhabbeti olmayan ve pek sevmediği birinin ölümüne üzülür gibi. Annesi, sevgilisi yada yakın bir arkadaşının ölümüne üzülür gibi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
Teen FictionGenç bir adam; karanlık bir depoda, ruhu gibi eski eşyaların arasında, hayatında birçok kez tattığı, tanıdık acıyı çekiyor. Deli gibi titriyor, boncuk boncuk terliyor ve her seferinde ölüme biraz daha yaklaşıyor. Ağzından çıkan yeşil sıvı, onun...