YANAKTAN!

1.9K 88 11
                                    

Multide Hazal'ın kedi yavrusu bakışları var. Cok tatlı namussuz.
Keyifli okumalar.

*Seni okulun yanındaki kafede bekliyorum. En kısa zamanda burada ol.* yazıp, Yiğit'e gönderdim.
Artık bir şeyleri öğrenmenin vakti gelmişti.

Yiğit gelene kadar, ufak ama samimi kafeyi incelemeye başladım.
İki kişilik, pembe masalar oldukça tatlı görünüyordu.
Beyaz sandalyeler ise bu tatlılığa farklı bir tat katmıştı.
Duvarda, renki tablolar ve küçük süs eşyaları vardı.
Bir duvar boydan boya camla kaplı olduğu için, dışarıyı ne bir şekilde görmek mümkün oluyordu.

İki sevgili kavga etmiş olacak ki, kız hızlı haraketlerle yürüyor ve peşinden gelen erkek ise kolundan tutup, onu durdurmaya çalışıyordu.
Biraz daha ileride, orta yaşlı bir simitçi, yüzündeki gülümseme ile müşteriye simit uzatıyordu.
Yoldan geçen esmer kız, ikon olacağım düşüncesi ile kendini şebeğe çevirmiş, insanlara ezici bakışlar atarak yürüyordu.
Ve son gördüğüm şey, beynimden vurulmuşa dönmeme neden oldu.
Küçük bir kız çocuğu babasını omzuna çıkmış, hafif dökülmeye başlamış saçlarını çekiştirirken oldukça eğleniyor gibi görünüyordu.
Biz babamla hiç bir zaman böyle olmadık, hatta o azarlamaya bile tenezzül etmez, benimle konuşmazdı.
Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde, Yiğit takıldı gözüme.

Yine her zamanki gibi asi ve sert görünüyordu. O sarı saçlarını tek tek yolmak istesem de, bunu daha sonra yapmayı aklımın bir köşesine yazmam gerekti. Şimdi yapacak daha önemli işlerim vardı, neler olduğunu ögrenmek gibi.

Büyük adımlarla yanıma gelip, karşımdaki beyaz sandalyeye oturdu.
Yüzündeki adice sırıtma ile, "Evet bebeğim, benden ne istiyor sun? Her türlü isteğini karşılayabileceğimi biliyorsun değil mi?"
Diye sordu.

"Asıl sen benden ne istiyor sun? Aslı ile olan konuşmanızı duydum. Saçlarımı kesmemi sana o söylemiş."

Yüzündeki gülümseme solarken, yerini tanımlayamadığım bir ifade aldı.
"Sana açıklama yapmak zorunda değilim."

"Açıklama yapmak zorunda değilsin öyle mi? Hem benim hakkımda iş çevir, hemde sana açıklama yapmak zorunda değilim. Yok öyle."

"Hic bir şey anlatmıyorum, hadi konuştur beni." ses tonu ilk defa soğuk ve mesafeli geliyordu. Gözleri de artık alayla parlamayı kesip, ciddi bir ifadeye bürünmüştü.

"Yiğit, delirtme beni. Aslı ile ne gibi bir ilişkin olduğunu, ne işler çevirdiğini her seyi anlatacaksın."

"Sanırım sana fazla iyi davrandım ufaklık. Sen bana hesap soramazsın, anladın mı beni?"

Yüzündeki ifade git gide ciddileşirken, bu yoldan bir sonuca varamayacağımı anladım. Sanırım taktik değistirmek en iyisiydi.

"Bebeğim" dedim en bastan çıkarıcı sesimle. "Eğer bana her şeyi anlatırsan sana istediğini veririm."

"Ne yani benimle yatar mısın?" diye sordu şaşkın bir şekilde.

"Çüşş. Yavaş gel, tabiki yatmam ama seni öpebilirim."
Söylediğim şeyden sonra aklı karışmış gibiydi. Masmavi gözleri kocaman olmuş, asi yüzünde masum bir şaşkınlık oluşmuştu.

"Sana güvenmiyorum." sesi kuşku kokuyordu ama bana güvenmekten başka bir şansı olmadığının o da farkında gibiydi.

"Seçim senin. İster güven, ister güvenme. Ama bebeğim fazla vaktin yok, çabuk karar versen iyi olur."
Bebeğim kelimesini bilerek sıkça kullanıyordum. Tuhaf ama bu kelimenin onun üzerinde farklı etkiler yarattığını, daha sabah kendisi söylemişti.

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin