Bölüm parçası: Milne Hai Mujhse aayi
Keyifli okumalar...Dudaklarım onun dudaklarının üzerindeyken, zaman kavramı yok olmuştu benin için. Kalbim kulaklarımda atıyordu sanki. Tarif edilemez bir heyecan ve arzu hissediyordum. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında, ufak bir ısırık bırakmayı ihmal etmemişti. Yaptığı şey acıdan çok zevk verirken, düşüncelerim için kendime kızmayı sonraya erteledim.
Sol elini yüzüme çıkarıp, sanki mümkünmüş gibi beni daha da kendisine çekti. Ama zaten dipdibe olduğumuzdan dolayı daha fazla yaklaşamamıştık birbirimize. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında, uçurumun tepesinden boşluğa yubvarlanıyormuş gibi hissetmiştim. Ama bu sadece birkaç saniye sürdü; çünkü beni kucağına aldıktan sonra, o şeftali tadındaki mükemmel dudaklarını yeniden benimkilerle birleştirdi.
Hiç düşünmeden karşılık verdim.Acemi sayılmazdım bu konularda. O yüzden, az önce onun bana yaptığı gibi, ben de onun alt dudağını hafifçe dişledim. Ağzımın içine doğru derin bir nefes verdi. Buraya gelmeden önce, bol sucuklu pizza yemiş olmamıza rağmen nefesinde çok hoş bir koku vardı.
Sağ eli, belimi daha çok sıkmaya başladığında, dudaklarımızı ayırmadan, alnına düşen saçları geri ittim. Bunu yaparken, saçlarını çekmeyi de, ihmal etmemiştim. Ve bu tekrar hırıltılı bir nefes almasına neden oldu.
Resmen dönme dolapda mahsur kalmıştık. Ve biz de, bu vakti fazla ateşli bir şekilde öpüşerek değerlendiriyorduk. Dakikalardır öpüşüyorduk. Ve ben, artık yorulmaya ve nefesimi kontrol edememeye başlamıştım. Ama ondan her ayrılmak istediğimde, sanki devasa bir mıknatıs beni ona çekiyormuş gibi, daha fazla kapılıyordum büyüsüne.
Dudaklarımız hala birleşikken, tekrar büyük bir gürültü oluştu. Anın büyüsüyle kapattığım gözlerimi açtığımda, lunaparkın eski ışıklı ve büyülü haline dönmüş olduğunu gördüm. Sonrasında dönme dolap tekrar çalıştı.
İkimizde, buna bir son vermemiz gerektiğini biliyorduk. Ama ikimizde, son noktayı koyamıyorduk. Ufak ellerimi onun kirli sakallı yüzüne getirip, başını geriye ittim. Dudaklarıma derin ve ateşli bir öpücük daha bırakıp, alnını alnıma yasladı.
Nefeslerimiz birbirine karışırken, dişlerimi göstererek güldüm. Bunu neden yaptığım hakkında bir fikrim yoktu. Fakat benim güldüğümü gördüğünde,onun da yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. İstemeyerek te olsa onun, o rahat ve konfotlu kucağından inip kendimi yan tarafa bıraktım.Sonrasında ise, az önceki şehvetten dolayı aklımın ucundan bile geçmeyen bir utanç kapladı tüm bedenimi. Yanaklarımın cayır cayır yandığını hissedebiliyordum. Belki de hayatımda ilk kez kızarmıştım. Az önce onun dudakları üzerinde olan dudaklarımı ısırıp, başımı eğdim ve çelimsiz parmaklarımı incelemeye başladım.
Yaptıklarımız yanlıştı. Aramızda hiç bir duygusal bağ olmadan onunla ikinci kez öpüşmüş olmam. Biz onunla arkadaş bile değildik ki; o sorunluydu, ben kurtarıcı. Arada rolleri değişsek te, aramızdaki ilişkinin hiç bir duygusal boyutu yoktu. Bazı durumlarda, çıkarlarımızı gözeterek birbirimize yardım ediyorduk o kadar.
Aşağıya ulaştığımızda, heyecandan titreyen bacaklarımı, bulunduğumuz kabinden dışarıya attım. Nefesim hala düzensizdi. Kalbimin ritmi de öyle. Başımı kaldırıp, o güzel yüzüne, koyu kahve gözlerine, ona çok yakışan kirli sakallarına bakacak cesaretim yoktu. Belki de bakarsam yeniden dudaklarına yapışmaktan korktuğumdan dı.
Tuhaftır ki, benim utangaçlığımla dalga geçip beni sinirden deliye çevirmesini beklerken, o da hiç konuşmamıştı.
Ve bu, aklıma milyonlarca saçma düşünce gelmesine neden oldu. Ve en güçlüleri bir adım ileri çıktı.
Belki de o da, benim gibi hissettiğinden konuşmuyordu. Bu düşünce kalbimin üzerine yerleşmiş olan filin oradan kalkmasına neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
Teen FictionGenç bir adam; karanlık bir depoda, ruhu gibi eski eşyaların arasında, hayatında birçok kez tattığı, tanıdık acıyı çekiyor. Deli gibi titriyor, boncuk boncuk terliyor ve her seferinde ölüme biraz daha yaklaşıyor. Ağzından çıkan yeşil sıvı, onun...