Ölüm Kokusu

1K 59 47
                                    

Bölüm parçası, İsa Özkocaman- Her Geçen Gün Seviyorum.

Bu bölüm, Kaan'a biraz daha küfür edebilirsiniz ama sonraki bölümde ona olan tüm öfkeniz yok olacak, bundan eminim.

Keyifli okumalar dilerim...

Eslem'in anlatımından

Hazal, Amerika'ya gideceğini söylediğinden beri, hayatımda hiç bir şey yolunda gitmedi. Cüzzi bir miktar karşılığında kütüphanede göreve başlayacaktım. Zira oradan çıktığım yoktu ve bu müdürümüzün de dikkatini çekmiş, kitapları düzenlemem karşılığında ufak bir ücret ödemeyi teklif etmişti. Fakat ben henüz işe başlamadan, derslerimi kötü etkileyeceği gerekçesi ile bu birkaç öğretmenin itirazıyla reddedilmişti. Bu başarısız iş deneyimimden sonra birkaç kafede iş aramaya koyulmuş ve ondan da elim boş dönmüştüm. Hazal gitmeden önce kendime bir iş bulmalı ve o evden ayrılmalıydım.
Bu bir haftalık süre zarfında Yiğit'i neredeyse hiç görmemiştim. Aslında bu olayın yolunda gitmeyen işler listesinde olmaması gerekiyordu; zira, onu özlediğim yoktu. Ve en önemlisi, artık okul birincisi değildim. Çünkü bu unvanı iki gün önce başka birine kaptırmış bulunuyordum.

Hazal, Kaan'ın kurduğu uğursuz cümleden sonra odasına çıkmış, yaklaşık yarım saat sonra geri döndüğünde ise gülen -ama tamamen sahte olduğunu bildiğim- bir yüzle, nişandan sonra Amerika'ya gideceğini söylemişti. Nişan yaklaşık iki hafta sonraydı ve Hazal neredeyse bir haftayı, odasında dizi, film ve anime izleyerek geçirmişti.
Bize yansıtmamaya çalışsa da mutsuz olduğunu herkes görebiliyordu. Fakat elimizden gelen bir şey yoktu ve bu benim canımı öyle bir yakıyordu ki, tıpkı yıllar önce babamın annemi saatlerce dövüp sonra da bir köşeye attığı zamanlarda canım nasıl yanmışsa şimdi de öyle hissediyordum. Annem güçlüydü; güzel yüzü yara bere içinde kalsa bile tek bir damla gözyaşı döktüğünü görmemiştim. Ve bu yönden Hazal'ı anneme benzettiğim çok olmuştur. O güçlüydü. Sevdiği adamın, kuzeniyle nişanlanacağını öğrendiği vakit bile ağlamamıştı. Onu görünce kendi acizliğimden utanmıyor değildim. Zira hiçbir zaman dik durup, en büyük yıkımda bile tek bir gözyaşı dökmeyecek bir kız değildim. Ben dizilerdeki ölüm sahnelerinde bile, ciğeri kopacakmış gibi ağlayan, sürekli kitap okuyup yeni bilgiler edinme peşinde olan ve insanlarla göz göze gelemeyen o aciz kızdım.

Düşünceler beynimi yeyip bitirirken, okuduğum kitaba doğru düzgün odaklanamamış, bu yüzden bir cümleyi defalarca okumuştum. Odaklanmaya çalıştım. Hazal gittiği vakit onu ne kadar çok özleyeceğimi, onsuz ne kadar yarım hissedeceğimi düşünmemeye çalıştım. Lakin faydası yoktu ve ben de odaklanamayacağımı anladığımda derin bir nefes verip kitabın kapağını sertçe kapattım.

Oluşan yüksek sesten dolayı birkaç ayıplar bakış bana döndü ve bu da utançla kafamı yere eğmeme sebep oldu. Yıllardır sürekli yaptığım şeyi tekrar edip, bir kez daha bu kadar utangaç ve çekingen bir yapıya sahip olduğum için lanet ettim.

Kitabı yerine bırakıp çantama yöneldiğimde Emir'i aradı gözlerim. Buraya beraber gelmiştik. Çünkü kendisi beni korumak bahanesiyle yanımdan ayrılmıyor, gittiğim her yerde beni takip ediyordu. Nedense bu durumdan şikayetçi olamıyordum. Yaptığı şebekliklerden dolayı bazen ona kızsam da, onunla ilgili hiç bir şeyden şikayetçi olamıyordum.

Çantamı omzuma asıp, kitaplarla dolu büyük rafların arasında Emir'i aramaya koyuldum. Yaz tatili başlayalı bir haftadan fazla olmuştu. Fakat bazı öğretmenler öğrencilerini üniversite sınavına hazırlamak için on ikinci sınıflara ders veriyordu. Kütüphaneyle beraber birkaç sınıf ve labaratuvar kullanıma açıktı.
Sabah evde sıkıldığımdan dolayı buraya gelmek istemiştim. Ve bunu duyan bay gereksiz peşime takılmıştı. Şimdi ise kocaman rafların arasında onu arıyor fakat tüm çabalarıma rağmen bulamıyordum.

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin