Bu bölüm Alex'in Shorter'ı hatırlamasından bir süre sonra geçiyor. Eğlenceli bir anı :)
(Not: Yarın normal bölüm gelecek)Bir cumartesi günü öğleden sonra
AlexHer cumartesi sabahı olduğu gibi Andrew sabah beni okuldan alıp dövüş antrenmanına götürmüştü. İyi olduğum için antrenmana gerek yoktu ama başıma gelenler göz önüne alınınca kendimi geliştirmenin iyi olacağını düşünüyordum. 4 saatin ardından ter içinde odama geri gelip kıyafetlerimi aldım. Duştan sonra rahatlayarak odama geri döndüm. Etrafıma bakındığımda sessizdi. Aklıma geldi de Edward hala ortada yoktu. Başlarını derde sokmadıklarını umuyordum.
O sırada kapı hızla açıldı ve içeri Edward daldı.kapıyı aynı hızla kapadı ve kapıya yaslandı. Nefes nefeseydi ama aynı zamanda gülüyordu. Pekala, başkası olsa endişelenirdim ama alışmıştım galiba.
O sırada beni fark etti. "Aa, Alex gelmişsin. Hemen kapıyı tut." Gülmeye başlayınca fazla sorgulamadan ilerledim kapıyı tuttum ve neler olacağından korktuğum için kapıyı kilitledim. O ise kendini tutamayıp yere oturdu. "Sana ne oldu böyle Ed-" O sırada kapıya çok sert şekilde yumruk atılmaya başlandı. Hemen kapıdan uzaklaştım. "SENİ ÖLDÜRECEĞİM EDWARD!" Bu yoksa...
"Steven'a naptın?" Gülmesini zorla bastırdı. "Başından aşağı kırmızı boya döktüm." Boyayı nerden bulduğunu sormayacağım bile. "Ayrıca saçında da kalabilir boya." Tekrardan gülerken bende kendime engel olamadan gülmeye başladım. Kırmızı saçları olan bir Steven mı? "D-dostum sana çok kızgın." Kapıyı hala kırarcasına yumrukluyordu. Bende her ihtimale kapıya yaslanmıştım. Eğer kapı kırılırsa bunu açıklamamız baya zor olurdu. "Evet öyle ama o suratını görmeye değerdi." Bu sefer daha çok tekme atıyor gibi geliyordu.
"Hey, Steven artık sakin olsan diyorum!" Bu ses galiba Nick'e aitti. "BAŞTAN AŞAĞI BOYA OLDUM LAN! BUNU SANA ÖDETECEĞİM EDWARD BRYNE!" Göz ucuyla ona baktım, "Saçında kalabileceğini bilmiyor mu?" Hayır anlamında kafasını salladı. "Dostum, yarın cenazen çıkacak." Elini biliyorum anlamında kaldırdı. Kapının ardından biraz debelenme sesleri gelmeye başladı. "Hadi ama Ste! Duş alman lazım. Yarın öldürürsün Edward'ı." Bu sefer ses Taylor'a aitti. "BIRAKIN BENİ!" Ama sesler en sonunda kesilince Steven'ı götürdüklerini anladım.
"Sanat kulübüne misafir olarak gittik ama kırmızı boya faciasından sonra girmemizin yasaklanacağından eminim." Kocaman bir kahkaha attım. "Kesinlikle haklısın." Ayağa kalkarak yatağa oturdu. "Ee, sen ne yaptım bugün? Andrew seni uzun süre kaçırdı." Omuz silkerek kendi yatağıma geçtim. "Canım çıkana kadar çalıştırdı. Değişen bir şey yok."
Biraz sessizlik oldu. Kapı çalınca ayağa kalkarak kapıyı açtım. Nick ve Taylor gelmişti. "Yarın okulda olmaman senin yararına olacak Eddy." Omuzlarını silkti. "O yüz ifadesi için her şeye değerdi." Üçü birbirine baktı ve kahkaha attı. "Anlaşılan değermiş."
Edward Steven'ın elinden kurtulamayacağını biliyordu ama cezasını yarına ertelemek adına okuldan çıkmıştı ve gece geç vakitte döneceğini söylemişti. Bizde vakit geçsin diye Noah'yı da alıp basket sahasında 2-2 tek pota maç yapmıştık. 2 saat sonra sarı saçlarının uçlarında ve hafif kafa derisinde kırmızılıklar olan Steven yanımıza gelmişti. İlk 5 saniye ölüm sessizliği olsa dahi Noah gülmeye başlayınca devamını getirmiştik.
"Ne kadar yıkarsam yıkayım çıkmadı lanet boya." Taylor yanına yürüdü. "O kadar da kötü durmuyor Ste. Sana renk katmış." Ölümcül bakışlarını görünce geri adım attı. "O nerede?" Nick omuz silkti. "Cezasını ertelemek istediği için senden kaçtı."
Araya girdim. "Bu arada kıyafetlerin ne durumda?" Gözlerindeki sinir 2 katına çıktı. "O aptal yüzünden en sevdiğim gömleğimden oldum. Yıkanmaya attım ama çıkacak gibi değil."
Nick gülmesini baskıladı. "Peki sırf merakımdan soruyorum, ne yapacaksın ona?" En kötücül şekilde gülümsedi ve gözlüğünü düzeltti. "Asla unutamayacağı bir hediye vereceğim." Şu saatten sonra kimse ona engel olamazdı. Asıl soru şu: Biz ona destek olacak mıydık?
...Sonraki gün Steven ortalarda yoktu ve geri kalanlarla kaykay parkına çıkmıştık. Edward dün neler olduğunu unutmuş gibiydi. Ama biz Steven'ın planını öğrenmiştik. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyorduk. Dinlenmek için çimlere uzandığımızda Edward uyuyakalmıştı. Planladığımız şey bu değildi ama şans ayağımıza gelmişti. Nick ayağa kalktı. "Steven'a haber vereyim." Taylor acıyarak bakıyordu ona. "Üzgünüm Eddy ama seni uyandırırsam Steven'dan dayak yerim." Elini saçlarına atıp biraz karıştırdı.
Gülümsedim. "Ondan bir süre kaçmamız gerekecek biliyorsun." Steven gelince Taylor elini çekti. Elinde saçlara uygulanan spreylerden vardı. "Alex." Cebimde olan gazlı bezi ona koklattım. Böylece uyanma ihtimali kalmamıştı. "Şimdi işimize dönelim."
Edward uyandığında hiçbir şey olmamış gibi etrafında konuşuyorduk. "Günaydın uyuyan güzel." Elini kafasına koyarak oturdu. Artık dibine kadar pembe olan saçları alnına düştü. "Günaydın da ne kadar süredir uyuyorum ben?" Hepimiz gülmemek için kendimizi zor tuttuk. "4 saat oldu. Uyandırmak istemedik seni." Kafasını salladı. Hala tam uyanamamıştı. "Ben odaya gidiyorum. Yorgun hissediyorum hala." Kalktığı anda Nick hemen fotoğrafını çekti.
Edward onu sorgulayarak baktığından gülümsedi. "Uykulu ifaden çok komik. Bakmak ister misin?" Oturan Nick'e doğru ilerledi ve ekrana baktı. Başlıyoruz...
İlk başta algılayamamış olmalı ki gözlerini birkaç defa kırpıştırdı. Biz yavaştan ayağa kalkmaya başlamıştık. Ellerini saçlarına geçirerek görebileceği kadar çekiştirince gözlerinde uykudan eser kalmamıştı. "LAN!" Saniye olmadan Nick kalktı ve bağırarak koşmaya başladı. "KAÇIN!" Hepimiz gülerek yurt binasına yöneldik. Bahçede olan herkesin bakışları bizim üzerimizdeydi. Ama umrumuzda bile değildi. Biz buyduk.
Elbette boya birkaç yıkanmada çıkmamıştı ve 1 hafta boyunca okulda pembe saçları okulda olay olmuştu. Çekilen yüzlerce fotoğraf ve öğretmenlere rezil olmasıyla kesinlikle dersini almıştı. Steven ve onun kafasındaki boyalar çıktıktan sonra ise kimse bu olaydan bir daha bahsetmeye cesaret edememişti.
Bir anda aklıma gelen ama hikayenin o kısmına sığdıramadığım bir olay. Hoşuma gittiği için ufak bir filler olarak kalsın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ash ve eiji: ikinci buluşma
FanfictionAsh bıçaklandıktan sonra kendini bir hastane odasında bulur. Ama ne neden vücudunun bu kadar sızladığını Ne de ismini hatırlıyordur. Kafası kim olduğu ile ilgili sorularla dolarken Polisler onu yeni bir isimle yeni bir lise hayatına başlatır Ash Ba...