Sıradan okul günleri

167 15 25
                                    

Medya: Nick Andors

"O halde söylesene, hayatın 1 hafta içinde tamamen değişirse ne yaparsın?" Biraz sessizlik oldu. "Galiba uyum sağlamaya çalışırdım ve yakınlarımın kendi hayatlarını yaşadıklarını sürekli olarak kendime söylerdim. Sormak istediğin bu muydu?" Benim yapmaya çalıştığımda buydu ama geçmişimi veya beni tanıyanları bırakamazdım.onları şu anda tanımasam bile. "Aşağı yukarı." Sonrasında bir daha konuşmadık. Gözlerimi kapadım.
__________________

Uyandığımda daha alarmın çalmasına 20 dakika vardı. Rüya görmeden rahat bir gece geçirmiştim. Ama beynim düşüncelerle doluydu. Elbette konu hatırlamadığım anılarımdı. Öncelikle hatırladığım anılardan yola çıkarak geçmiş hayatımın karmakarışık olduğu kesindi. Bu kaçırılmayı biraz açıklardı ama neden? Ayrıca benimle bir sorunları varsa neden küçük bir çocukla bir japonu da kaçırmak istesinler ki? Ayrıca başka bir konu ailemdi. Şu ana kadar onları hatırlamamıştım. Belki yoktular veya onları sevmiyorum. Bunun üzerinde fazla durmaya gerek yoktu. Bir ailem varsa bile şu ana kadar beni aramadılarsa hayatımda yeri olamazdı.

   Birde 'ortağım' vardı. Çevremdeki kişilerin bana saygı duyduğu ve bir nevi lider olduğumu düşünüyordum. Ama O mor saçlı diğerlerine göre bana daha yakındı ki ona güveniyordum. Şimdi düşününce baya bir macera atlattığımız kesindi. Ama bu onu hatırladığımda pişmanlık ve özlem hissine neden oluyordu? Offf... bunları hatırlamak bana acı veriyordu. Geçmişimi öğrenmeyi istiyordum ama beni bekleyen şeylere hazırlıklı mıydım? Bunu bilmiyordum. Zaman gösterecekti her şeyi.

Kafamı yanımda uyuyan Edward'a çevirdim. Dün gece biraz fazla belli ettiğimi düşünsem de sorgulamayacak gibi duruyordu. Büyük ihtimalle bir noktada hepsi öğrenecekti ama bir süre daha bunu gizli tutup tam anlamıyla dost olmak istiyordum. Sonra gözüm telefonuma gitti ve Andrew'i aramanın iyi olacağını düşündüm. Ayrıca kaykayımı isteyebilirdim. Telefonu elime alıp rehbere girdim. Sadece onun numarası kayıtlıydı şu anda. Telefon kulağımda beklemeye başladım.

Andrew: Bu saatte arayıp tatil günümü mahvetmek için ne gibi önemli bir nedenin olabilir acaba?

Kulağıma gelen huysuz ses beni gülümsetirken onunla uğraşmanın eğlenceli olacağını düşündüm.

Alex: Kusura bakma ya sadece saatin kaç olduğunu sormak için aramıştım.
Andrew: Hiç komik değilsin Evlat. Hadi söyle ne istiyorsun? İlk günden okulu birbirine kattığını söyleme bana.
Alex: Hayır bir sorun yok, tamamen sağlam kurtuldum. Ayrıca birkaç tane anlaşabileceğim kişi buldum. Yani şimdilik iyiyim.
Andrew: Alışabilmene sevindim. Peki anıların ne alemde?

Doğru düzgün bir şey hatırlamıyordum ama polislerin her ayrıntının peşine düşeceğine emindim ki bir noktada kendi geçmişimi kendim bulmak istediğimden bazı şeyleri saklayacaktım. Andrew'e güvensem de her hareketimi ve söylediklerimi rapor ediyordu. Bu kadar riske giremezdim.

Alex: Sadece dün başka bir yüz gördüm. Anlaşılan yakın arkadaşımmış ama ne kendi ismini ne de benim ismimi söyledi.
Andrew: Hafızan biraz fazla inatçı. Neyse o zaman hadi sana okulda iyi günl-
Alex: Dur ya seni arama nedenimi unuttum.
Andrew: Neymiş bakalım arama nedenin?
Alex: Bu okulda büyük bir kaykay parkı var ve anlaşılan iyi sürüyorum. Şimdilik okuldaki kaykayları kullanıyorum ama bir ara kaykay bakmaya gidelim mi?
Andrew: Ooo bizim Alex beyler bir şeyler biliyormuş anlaşılan.
Alex: Bildiklerimi hatırlasam şaşarsın.
Andrew: Bu hafta sonu seni okuldan alır gezeriz. Başka sorun yoksa uykuma dönüyorum.
Alex: Tamam benim de okul başlayacak zaten.
Andrew: İyi eğlenceler.

Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım. Kahvaltıya 5 dakika vardı. Ayağa kalkarak pijamalarım yerine dolaptan siyah düz bir t-shirt üzerine kırmızı-siyah kareli bol bir gömlek ve altına mavi kot pantolon giydim. Ne eksik diye düşünürken gülümsedim. Çekmecemin içinden geçen gün aldığım zincir kolyeyi boynuma taktım. Güzel olmuştu.

Ash ve eiji: ikinci buluşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin