Kaykay parkındaki zamandan sonra biraz olsun yorulmak vücuduma iyi gelmişti. Kendim gibi hissedebiliyorum. Büyük pistlerden birinin üstündeki alanlarda otururken diğerleri ise bir nevi canı çıkmış gibi yerde yatıyordu. Eskiden daha çabuk yorulduğumu söylemişlerdi. Bu eskiden ise bir gün oncesiydi.
Gerçekten kafayı yemediğime seviniyordum.
"Hey çocuklar, Noah gelmiş." Edward yerde yatarken telefon ekranına bakıyordu. Bu ekipte daha kaç kişi vardı? "O kim şimdi?" Hepsi oturur pozisyona geçti. "Basketbolda bizimle takılan biri. Seni de baya seviyor." O gülümseme tersini söylüyordu.
"Okulun ilk gününden beri bastkette seni rakip bellemiş biri işte." Geri laf atmamak için kendimi durdurmam gerekmişti. Ne kadar alışmıştım da düşünmeden konuşmak istiyordum burada?
Kafamı iki yana salladım. Bunu düşünmenin vakti değildi.
"Basket oynayacak enerjiniz var mı ki?" Ölü gibi olan grup ciddi ciddi kalkmaya başlamıştı. "Zorundayız. Kaçarsak bizi bulur." Bunu sorgulamayacaktım.
"Sizi bulacağım doğru da neden bunu yine doğruladınız?" Arka taraftan bize doğru geliyordu. Beni görünce bakışları değişmişti. Alex ve Ash arasında gerçekten bu kadar fark mı vardı, yoksa o mi fark ediyordu sadece?
"Hey Noah, bugün gerçekten aksiyonluydu. Alex hafızasını geri kazandı. Seni Ash'le tanıştırayım yeniden." Edward ekledi. "Bu sürede bizi unuttu tabi. Onunla ilgileniyoruz."
Mırıldandı. "Anladım. Ash Lynx geri geldi demek." Diğerleri şaşkınlıkla ona bakıyordu. Ben şaşırmamıştım. "Sen onu nerden biliyorsun?"
"Ash Lynx zaten genç bir çete lideri olarak ünlü biriydi. Ama son zamanlarda, ortadan kaybolmadan önce daha büyük karşılıklar çıkarmıştı. Bilmiyorsanız ayrıntılara girmeyeceğim. En son Dino'yu öldürdüğüne dair dedikodular vardı. Sonradan eski haberleri bile bulamadım. Var olmamış gibiydi." Bana baktı. "O olduğuna buraya geldikten 1 ay kadar sonra tamamen emin oldum."
Yere atladım bende. Daha fazla katlanamayacaktım. "O HALDE NEDEN SÖYLEMEDİN!" Bu kadar sinirlenmem normaldi. İsmimi bilseydim hafızamı daha çabuk kazanabilirdim belki de ve bu her şeyi değiştirdi. Ama tek sinirlendiğim nokta bu da değildi.
"Benim kim olduğumu bile bile buradaki herkesi tehlikeye attığının farkında değil misin! Kendimi gizlemek tanımadığım bir grup genci de rahatlıkla kullanabilirim!" Sözlerinin canını yaktığımın farkındaydım ama umrunda değildi. Benim kim olduğumu anlamaları gerekiyordu.
Rol yapabilirdim. Gizlenmek için onları kullanabilir ve zamanı geldiğinde kaçardım ya da daha beteri. Birinin bilerek herkesi böyle bir tehlikeye atması akıl alır gibi değildi.
Ve neden bunu umursadığımı bile bilmiyordum. Neden daha 1 saat önce tanıdığım bu kişilerin kandırılmaları umrumdaydı ki?
"Kusura bakma ama ben bile senin masumları alakası olmayan bir şeye bulaştırmadığının farkındayım. Ayrıca.." gözlerini kaçırmıştı. Ne diyecekti yine? Bunu nasıl inanabilirdi? "Hafızanı gerçekten kaybettiğine inandım. Rol yapmıyordun ve iyi anlaştık. Sana güveniyorum yani. Şu anda dahil olmak üzere."
Uzun süre cevap vermeyince ekledi. "Ayrıca sen de bu ekibe güvenmedin mi? Bu yüzden burada değil misin? Normal bir genç olarak." Haklıydı.
"Siz hepiniz birer delisiniz." Reddetmiyorlardı bile. "Tanrım Ash, kendini ateşe atmaya niye bu kadar meraklısın? Eğer o zamanlarda hafızam geri gelseydi gerçekten bitik durumda olurdun. O sıralar anılar kafayı yedirtecek kadar kötüydü." Bunun benim hayatım olduğunun farkındalsr mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ash ve eiji: ikinci buluşma
FanficAsh bıçaklandıktan sonra kendini bir hastane odasında bulur. Ama ne neden vücudunun bu kadar sızladığını Ne de ismini hatırlıyordur. Kafası kim olduğu ile ilgili sorularla dolarken Polisler onu yeni bir isimle yeni bir lise hayatına başlatır Ash Ba...