"Sadece biraz rahatla. Evet, ben artık çete lideri Ash Lynx değilim ama yaşıyorum, değil mi?" Çocuk bir an durdu. "Ben yokken etrafı idare ettiğin için tebrikler. Shorter gurur duyardı." Shing gördüğü gülümsemeyle rahatladı. Karşısındaki belki soğuk lider değildi ama hayran olduğu kişi hala yaşıyordu.
____________Parktan ayrıldıktan sonra hep beraber yemek yediler. Bu sırada hepsi birbirine görüşmedikleri zamanlarda neler yaptıklarını anlatmaya başladı. Ash okuldaki anılarından birkaçını anlatırken Shing Ash'in eski çete üyelerinin neler yaptığını anlatmıştı. Hepsi farklı yerlerde hayatlarını düzene sokmaya çalışıyorlardı. Ash onlarla görüşmemenin daha iyi olacağını biliyordu. Hayatlarını tekrar karıştırmanın anlamı yoktu. Sonra Eiji ağır havayı dağıtarak Japonya'yı anlatmaya başladı. Konu oradan oraya kayarken hepsi gülmeye devam etti.
En son üçü bir araya geldiğinde savaşın ortasındayken şimdi normal dostlar gibi muhabbet ediyorlardı. Hayat çok garipti.
Birkaç saat sonra Shing ayrılması gerektiğini söyledi. Ayrıca Yut'a tüm bunları nasıl açıklayacağını düşünmesi gerekiyordu ama Ash her şeyi olduğu gibi bırakacaksa onlar da aynısı yapabilirdi. Ash değişmişti. Bunu biliyordu ve artık onu New York'a bağlayan bir şey de yoktu.
Ash ve Eiji sonrasında Max ve diğerleriyle buluşarak her şeyi anlatmıştı. Olayın bu kadar çabuk sonuçlanması hepsine derin bir nefes aldırtmıştı. "Böyle bittiğine sevindim. Cidden, şu ana kadar gördüğüm en karmaşık vaka." Ash gözlerini devirdi. "Hayatıma dava gözüyle bakma Andrew." Max de aynı şeyi düşünse de ağzını açmadı. Gazetecilerin bir yanı her şeye haber gözüyle bakardı. "Bu arada sen bunları birine bildirecek misin?" Max'ten gelen soru ortalığı sessizliğe gömmüştü.
Andrew sandalyesinde geri yaslandı. "Anlattıklarınızın doğruluğu bile kesin değilken neden size inanacak mışım? Kanıt yokken Alex'in aslında başka biri olduğuna inanmamı mı istiyorsunuz? Üzgünüm ama imkansız." Cevabı herkesi kahkahalara boğmuştu. Gerçekten ne banana fish ne de Ash ile ilgili hiçbir şey yokken kim bu hikayeye inanırdı ki?
"Senin kadar değişik bir polis tanımadım Andrew." Andrew omuzlarını silkti. "Bunu iltifat olarak alıyorum." Andrew ona belli etmemeye çalışsa dahi oldukça mutluydu. Kendi ailesini tanımadan büyüdüğü için Ash'i bir anlamda kendine benzetip korumak istemişti. En sonunda bunu başardığını düşünüyordu. Liseden mezun olduğunda artık kendi yoluna gidebilirdi.
Çok geçmeden dağılmaya karar vermişlerdi. İbe ve Eiji konuşmak için ayrıldıklarında Andrew de farklı işleri olduğunu söylemişti. Max ve Ash biraz yürüyerek köprüye bakan bir banka oturmuşlardı. Max bir tane sigara yaktı. "Her şey yoluna girdi değil mi?" Max kafasını salladı. "Evet, anlaşılan o silaha artık ihtiyacın kalmadı." Ash varlığını unuttuğu silaha dokundu. "Bu silah bende kalacak Max." Sessizliğini korumaya devam etti.
"Kullanmak için değil. Ne kadar nefret etsem de geçmişimin bir parçası olduğunu unutmamam lazım. İnsan geçmişinden kaçamaz." Max derin bir nefes çekti. "Evet, biliyorum bunu." Sadece iki kelimenin peşinden 10 yıl boyunca koşmuştu. Arkadaşının ölümüne duyduğu pişmanlık onu sürüklemiş ve Ash'e getirmişti.
Sigarasını bitirdiğinde ayağa kalktılar. "Hayatının geri kalanında başarılar Ash." Elini uzattığında Ash de elini sıktı. "Beni unutma ama tamam mı evlat?" Ash gülümsedi. "Bundan emin olamayacağım." Max ona abi sevgisiyle sarıldı. Ona biraz olsun Griff'i hissettirmeye çalışmıştı. "Griff seninle gurur duyardı. Bunu unutma en azından." Ash gözlerini kapayarak bir kez yutkundu. Abisinin ölümünü en çok şimdi hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ash ve eiji: ikinci buluşma
FanfictionAsh bıçaklandıktan sonra kendini bir hastane odasında bulur. Ama ne neden vücudunun bu kadar sızladığını Ne de ismini hatırlıyordur. Kafası kim olduğu ile ilgili sorularla dolarken Polisler onu yeni bir isimle yeni bir lise hayatına başlatır Ash Ba...