Ash

172 20 17
                                    

"Eiji." Adımı atmamla gözüm tamamen kararmıştı ve yer bana doğru geliyordu sanki. Karanlık beni yutmadan önce aklımdan geçen son şey ne olursa olsun Eiji'yi yine bulacağımdı.
___________________

5 dakika öncesinde
Eiji

"Geldik sayılır." En önde yürüyerek hem onları yönlendiriyor hem de oraya gitmek için can atıyordum. O kütüphane Ash için her zaman özeldi. Ayrıca onla zaman geçirdiğim yerler arasında en çok burayı seviyordum. Bina karşıma çıktığında
Kütüphanenin önündeki büyük alanın en gerisinde durarak koca binaya baktım. Diğerleri de yanıma gelerek bana katıldılar. "Büyük ve eski." Niki'nin mırıldanmasına karşılık bir şey daha ekledim. "Ve özel." Kamerama sarılarak fotoğraf çekmeye başladım. Şu anda öğle vakitleri olduğu için kalabalıktı ama bunun gibi yerler kalabalıkken daha güzel çıkıyordu. Kapının önünü çekmek için kamerayı yakınlaştırdığımda gördüğüm yüzle dona kaldım. Ash.

Kameram fark etmeden boynuma düştüğünde kalbim çok hızlı atmaya başladı. Yanlış görmüyordum, değil mi? O gerçekten Ash miydi? Düşüncelerimi toparlayamıyordum ama  istem dışı olarak tüm gücümle bağırdım. "ASHH!!" O olduğunu düşündüğüm kişi bana şaşkın gözlerle  baktığında emin oldum. O gözler, ondan başkasına ait olamazdı. Tam karşımdaydı, yaşıyordu. Bacaklarım kendiliğinden harekete geçerek ona doğru koşmaya başladım. Arkamdan bağıran Niki'yi duymuyordum bile. Tüm gücümle ona yetişmeye çalışırken yere düştüğünü gördüm.

   Aramızda sadece iki metre varken yüz üstü yere düşmüştü. Kalbime çöken ağırlıkla durdum. Nefes nefeseydim. Hareket edemiyordum sanki. Yine, yine aynı şey oluyordu. O önümde acı çekerken hiçbir şey yapamıyordum. Ona zarar vermekten başka hiçbir şey yapmıyordum.

    O ana dek fark etmediğim biri Ash'in yanına çömeldi hemen. Aynı anda etrafını da 3 kişi sarmıştı. Bu kişilerde kimdi? "Alex, Duyuyor musun beni? Alex! Kahretsin, bu sefer hiçbir şey duymuyor. Taylor hemen ambulans ve taksi çağır."  Kumral saçlı olan hemen telefonu çıkartırken kızgın gözlerini bana çevirdi. "Tanrı aşkına ne dedin sen öyle?"

  Du- dur bir dakika. Burada neler oluyordu? Onlar kimdi? Neden Ash'e Alex diyorlardı? Yoksa ben mi onu Ash'e benzetmiştim? Tüm bunlar bir yanlış anlaşılma mıydı? Hayır, o gözler ondan başkasına ait olamazdı biliyordum. "Eiji iyi misin?" Yanıma gelen Yuu-ta'nın sorduğu soruyu doğru düzgün duymamıştım bile. O sırada gözüm tekrardan ona kaydığında başında eğilenin Ash'i çevirmeye çalıştığını gördüm. Refleksle bağırdım.

  "Dur!" Şaşkın gözlerle bana bakmıştı. O an bulunduğum durumu daha iyi kavramıştım. Şu anda yardıma ihtiyacı olan bir hasta vardı. Kim olduğu önemli değildi. İlk yardım eğitimi almıştım ve ona yardım edebilirdim. Edecektim de. Ellerimi yanaklarıma güçlü bir şekilde vurarak kendime geldim ve hemen hastanın yanına eğildim. Başımı yan duran yüzüne yaklaştırarak nefesini kontrol ederken konuştum.

  "Başını yere çarptığı için kafa travması geçiriyor olabilir. Başını hareket ettirmemeliyiz. Ben onu muayene ederken çevrede toplanan insanları uzaklaştırın ve ambulans geldiğinde hemen gelebilmesi için bir alanı boş bırakın." Nefes alış-veriş hızı normaldi. Şimdi nabzını kontrol etmeliyim. Elimi tam boynuna uzatacakken bir el bileğimi kavradı. "B-bir dakika-" Gözlerimi dikerek ona baktım. Biraz korkmuş gözüküyordu. Biraz gülümsedim. "Merak etme, ilk yardım eğitimi aldım. Ona yardım edebilirim. Ayrıca sadece bayıldı. Ağır bir şey olduğunu zannetmiyorum ama kontrol edeceğim."

Ash ve eiji: ikinci buluşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin