30. Bölüm

12.2K 858 287
                                    

Arkadaşlar beğendiğiniz yerlere yorum yapın ki ben de yazdıklarımı beğeneyim. İyi okumalar. :)


Sevgili dostlarım uzun zamandır aşkla ilgili bir tespit yapmıyordum. Zaten göreceğimi gördüğümü düşünmüştüm ve yanılmıştım, hem de fena halde. İşte bugün, tam da burada bir tespit daha yaptıktan sonra sarhoş mavinin suratına tokatı patlatacaktım. Sahiden! Mavi gözlü falan diye torpil geçmek de yoktu artık. Tamam, belki yavaş vururdum ama o kadar. Kesin vuracaktım yani.


İnsanlar aşık olduklarını düşündüklerinde "Midemde kelebekler uçuşuyor." klişesini kullanmaktan asırlardır vazgeçmemişti. Peki neden? Neden yüzlerce yıl yaşayan bir kaplumbağa yerine bir günlük ömrü olan bir kelebek? İşte lanet olsun ki bugün sebebi öğrenmiştik. Aşk denen şey ancak bir kelebeğin ömrü kadar uzun sürebiliyordu. Günün sonunda kelebek, midede hareket etmeyi kestiğinde "Kız Arkadaş" yerine "Bir Arkadaş" oluyordunuz. Bu yüzden birisi size "İçimde filler tepişiyor." falan demediği sürece kesinlikle aşkına inanmayın. Yalandır o. Bakın bana! İnandım, mağdurum.


Bana beni sevdiğini söylememiş olabilirdi ama bana gülmüştü, bana bakmıştı, elimi tutmuştu, beni öpmüştü, ona aşık olmaya başladığımda beni durdurmamıştı bile... Bunlar sevgi değildi de neydi? Peki bir arkadaş böyle sevilir miydi?


Kafamı tekrar toplayıp konuşulanlara odaklanmaya çalıştığımda anonsun bittiğini fark etmiştim. Neydi doktorun adı? Hah. Elif Hanım? Müsait olunca bana da bir bakabilir miydiniz acaba? Çünkü kendimi oda parfümüyle sinek ilacını karıştırma gafletine düşüp evin her yerine ilaç sıktıktan sonra zehirlenmiş ve sonra akşam haberlerine çıkmış yurdum insanı gibi hissediyordum. Benim kalbimi zehirleyense elinde "Platonik Savar" ile beni ezip geçen sarhoş mavi olmuştu.


İçimden gelen gördüğüm her maviyi parçalama isteğine meydan okuyarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Madem o bana böyle bir kazık atıp hayatımdan bir rengi -gözlerinin mavisini- eksiltiyordu, o da kahverengisiz yaşamanın ne demek olduğunu öğrenecekti öyleyse. Tabi ülkemizde her on kişiden otuz iki tanesinin kahverengi gözlü olduğu gerçeğini düşününce bir tanesinin eksildiğini fark etmeme ihtimali de vardı ki bu konuda konuşmak istemiyordum.


Yanlarında olduğumu hissetmeleri isteğiyle bir elimi ağzıma doğru götürdüm ve boğazımı temizledim. Sonunda kafamı kaldırdığımda iki çift gözü üzerimde hissedebiliyordum. Sarhoş mavinin bakışlarını pas geçerek Aynur ablanın eşine doğru yöneldim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Bir süre az öncekileri duymamış gibi yapmak en iyisiydi. En azından burada kimsenin neşesini kaçırmamam gerektiğini bilecek kadar düşünebiliyordum.


Sakindim ve kesinlikle sesim titremeyecekti. Umarım.


"Merhaba. Ben Derin." Kıvanç'ın ilk kız arkadaşı. Ama nasıl bir kız arkadaş olduğu konuşunda birkaç farklı görüş vardı sevgili abiciğim. Mesela Kıvanç'a göre 'kız arkadaş'taki kız kelimesi, cinsiyet belirtiyordu; bana göreyse ilişkide resmiyet. Lanet olsun ki benim dediğimin olması için ikimizin de aynı şeklide düşünmesi gerekiyordu! O yüzden bu arkadaş kısmını size söylemeyip sadece içimden geçirmekle yetinmek iyi bir fikirdi.


"Merhaba, Derin. Ben de Engin. Biz de az önce Kıvanç ile senden bahsediyorduk."


Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin