5. Bölüm

22.2K 1.1K 65
                                    

Bir hafta geçmişti. Bir haftadır her şey yolunda gözüküyordu. Daha doğrusu hiçbir şey gözükmüyordu. Ya da hiç kimse. Mesela sarhoş mavi. Bir insan, adından başka hakkında hiçbir şey bilmediği birini nasıl merak ederdi? Hayır, hayır. Benim sarhoş maviyi merak ettiğimden falan değildi. Sadece sormak için sordum ya hu.

Bu bir hafta içinde düzenli olarak derslere girmiş, ikisinde uyuyakalmış ve birinde de Kumru'yla konuşup birkaç kez dersi böldüğüm için dersten atılmıştım. Yani hocalarla ve derslerle aram her zamanki gibiydi. Aslında arkadaşlarla da pek bir farklılık yoktu. Sanırım Kıvanç ortalarda olmayınca kimse şu dedikodu işlerinden zevk almıyordu ha?

Bugün günlerden pazardı ve ben evdeydim. Üstümde yine kısa bir şort ve günlük bir tişört var. Okula gitmem gerekmeyen günlerde en çok zevk aldığım şeylerin başında, öğlene kadar uyumak geliyordu. Kumru, fazla uyumaktan nefret eden biri olarak sürekli "O saate kadar hiç uyumadım. Gereksiz." diyip duruyordu ama ne kadar harika olduğunu anlamak için yaşamak gerekirdi, değil mi?

Bu pazar ise, planda bir değişiklik yapmak gerekmişti. Çünkü bu pazar uyku tutmamıştı. Odamdan çıkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra L şeklinde olan mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Öyle aman aman yemek yapabildiğim söylenemezdi ama açlıktan ölecek kadar da değildim.

Su kaynattıktan sonra kahvemi hazırladım. Bugün Kumru ve onun yurttan arkadaşı Deniz ile alışverişe çıkacaktık. Maksat gezmekti işte.

Kendime en pratiğinden bir sandiviç hazırlayıp tekrar odama koştum. Kızlarla burada buluşacaktık. O yüzden şu anda tek derdim yarım saat içinde hazır olmaktı.

Üstüme lacivert bir gömlek giyip kollarını dirseklerime kadar katladıktan sonra altıma da bordo bir darpaça geçirdim. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra gözlerime sadece eyeliner çekip aynada kendime baktım. Daha ne olsun canım, hazırdım işte.

Kapının sesini duyduğumda beni dakik bir çocuk olarak yetiştiren anneme şükranlarımı sunup kapıya doğru koşmaya başladım. Açık konuşmak gerekirse evin bir ucundan başka bir ucuna gidecek olsam bile koşacak kadar büyük bir mesafe olmazdı. Ama ben yine de büyük bir evim olduğunu düşünmek istiyordum. Lütfen bozmayın.

Kapıyı açtığımda karşımda bütün neşesiyle Deniz ve Kumru vardı. Elime çantamı ve kot ceketimi alıp onları hiç bekletmeden ayağıma lacivert conversleri geçirip dışarı çıktım ve kapıyı çektim. Hayırr! Çekmemeliydim. Çekmemiş olmalıyım. Çektim mi? Evet çekmiştim. Lanet olsun. Artık karşınızda, alışverişe giderken anahtarını evde unuttuğu için paspasın üstünde sabahlamakla evine hırsız gibi girmek arasında seçim yapmak zorunda olan biri vardı.

Bu konuyu akşam eve geldiğimde düşünmek üzere kafamın içindeki "Aslında önemli bir konu ama zamanında kimse kıymetini bilmedi." isimli klasöre attım. Şu aralar sarhoş maviyi de oraya atmaya çalışıyordum ama nafile...

Aklıma gelmesiyle hızlanan kalbimi görmezden gelmeye çalışarak kızlara döndüm ve "Günaydın." dedim. Sesim ince çıkmıştı. Ne zaman onu düşünsem ya da adını duysam -ki bu birkaç kez olmuştu.- böyle oluyordu. Aslında Kıvanç'ın adı geçince kalbimin teklemesi, sesimin kısık çıkması gibi belirtiler genelde birine aşık olunca olur. Ama yine de bu durumu hayra yormak lazım; illa aşık mı olmuş olmalıyım, belki kronik bir rahatsızlığım vardır?

Kızlar da aynı şekilde "Günaydın." diye karşılık verince merdivenlerden inmeye başladık. Oturduğum apartman dairesi ikinci katta sayılırdı. Sayılırdı diyorum çünkü zorlasam ben bile balkona tırmanabilirdim. Yani sanki birinci kat olacakmış da yanlışlıkla ikinci kat olmuş gibiydi. Bugün evimin tam olarak kaçıncı katta olduğunu bilmiyorsam hepsi müteahhitin suçudur.

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin