17. Bölüm

21.2K 1K 69
                                    

Gözleri artık mavi değildi, simsiyahtı. Gözbebeğinin yerine sığamıyormuş gibi bir o yana bir bu yana hareket etmesini izledim bir süre. Berk neredeydi? Onu kurtarmak için kendimi yakmıştım resmen. Henüz acısını hissetmiyordum belki ama bu, adrenalin anında bıçaklanmak gibiydi. Akan kanı ve aldığınız yarayı ancak sakinleştiğinizde fark edebiliyordunuz. İşte o sakin anda kalbimin cenaze namazını kılacaktık.

Söyleceyecekleri için buna ihtiyacı varmış gibi birkaç derin nefes aldı ve "Demek bu oyunu bitirmek istiyorsun ha? Onun yüzünden mi?" Gözleriyle arkamda bir yeri işaret etmişti. Demek Berk hala buradaydı... Bunun onun için iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğuna karar verememiştim.

"Onunla bir ilgisi yok, tamam mı? Sorun aramızdaki bu ilişkinin gerçekten saçma olması. İnsanlara daha fazla yalan atmaya gerek yok. Hem..." Sanırım şiddete meyilli olması ile ilgili gerçeği öğrendiğimi ona söylemesem de olurdu. "Hem ne?" Ellerini saçlarının arasından daldırdı.

Saçları normal zamanların aksine şu anda 'Uykudan yeni kalktım'  der gibi duruyordu. Ama yeni uyanmadığını biliyordum. Sadece saçını dağıttığı için öyle bir mesaj veriyordu. Vay bee. Sarhoş mavinin saçları resmen duruşuyla konuşuyordu.

Gözlerim saçlarından yüzüne kaydığındaysa yemek yerken boğazına takılan bir lokmayı yutmaya çalışıyormuş gibi bir ifade yakalamıştım. Sanki kaskatı kesilmişti. Bir süre öylece durdu. O kadar durgundu ki Sihirli Annem'deki 'Zaman Dursun!' sihri aklıma gelmişti. Şimdi sakın cool olmak için izlememiş gibi davranmayın, zamanında hepinizin izlediğini biliyorum.

"Sana soruyorum, hem ne?"  Sesi artık kontrol edemediği bir şeymiş gibi, sakin tutmaya çalıştığı yüz ifadelerinin aksine korku saçıyordu. Ve maalesef, bu korku benim dilimin çözülmesine yetmişti. "Hem de şiddet sorunundan bahsediyorum." Gözleri bunu beklemediğini gösterircesine bir an büyüdü. O an gardını indirdiğini düşünsem de bir kez göz kırpıp açtığımda o, yine kontrolsüz sarhoş maviydi.

Bana arkasını döndü ve terkar ellerini saçlarının arasından geçirdi? Saçlarıyla derdi neydi? O böyle yaptıkça ben de onun saçlarıyla oynamak istiyordum. Bunu yapmasa iyi ederdi. Ahh, ben kendi iç alemimde saçmalarken olan çöp konteynerine olmuştu. Duyduğum gürültüyle algılarım yine dış dünyaya dönüp Kıvanç'ı bulmuştu. Zaten bu aralar iç dünyamda sadece ben, dış dünyamdaysa sadece o vardı. Neyse.

Çöp konteynerinin yerinde olmak istemezdim, kimse istemezdi. Hatta hayattan bıkmış, ölmek isteyen elemanlar bile bu kadar acılı bir ölüm istemezdi. Zavallı konteyner acı çekmekten iki büklüm olmuştu yada Kıvanç'ın tekmesi konteynerin üzerinde orta boy bir göçük bırakmıştı. Bu da, seçimi size bıraktığım anlardan biri.

Bütün benliğimle fark etmiştim ki artık kontrol edemediği tek yanı ses tonu değildi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bana tekrar döndüğünde yüzüne bakmamıştım. Olayı benim için bu kadar acılı hale getirmek zorunda değildi, değil mi? Tamam derdi ve olur biterdi. Ama o ne yapıyordu? İtiraz itiraz itiraz.

"Benim şiddet problemim falan yok!" diye bağırdı. 'İtiraz edersen seni vururum.' ses tonuyla bana bunları söylediğini duyar duymaz kafamı kaldırıp 'Bu ne tür bir şaka?' bakışımı önce ona sonra da zavallı konteynere yolladım. Gözlerimin önünde iki insan ve bir konteyner yaraladıktan sonra buna ancak gülerdim. Konteyneri yaralı listesine almayabilirdik de ama bu benim tercihim. Onu ezdirmeyeceğim, sonuçta o da, kalbim de sarhoş mavi mağduruydu, değil mi?.

Bakışlarımdaki manayı yakalamış olacak ki ağzının içinde "Lanet olsun!" diye geveledikten sonra bana bir kez daha bakmadan arabasına atlayıp gitmişti. Gözden kaybolana kadar son sürat giden arabanın arkasından baktım. Şimdi bir de bu moralle ilk iş günümü yapacaktım. Harika! Berbat olan moralim omuzlarıma ağırlık koymuşlar gibi hissettirdiği için çöken omuzlarımla arkamı dönüp kafeye doğru yürümeye başladım.

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin