3. Bölüm

23.1K 1.1K 95
                                    

19 yaşında her zamanki gibi sıradan hayatımı yaşıyordum. Ben Derin. Üniversite birinci sınıf öğrecisiyim. İşletme okuyorum. Yaklaşık 1.70 boyu olan ve dalgalı, kestane rengi saçları olan bir kızdan bahsediyoruz. Hiçbir şeyde en iyi olamadım. Tabi ki okulun sıradan öğrencilerinden biriydim. Taki şu ana kadar.

Panonun önündeki kalabalık hiç azalmıyordu. Hatta fotoğrafı yeterince inceleyenler hızla panodan uzaklaşıp dedikodu yayma çabalarına girerken boşlukları hemen başkaları dolduruyordu. Harika. Okulumuzdaki haber yayma ağını her zaman taktir ettiğimi söylemiş miydim?

Kalabalık tarafından farkedildikten bir süre sonra zor da olsa oradan kurtuldum ve kendimi bir tuvalete kitledim. Tuvalete giren kız öğrencilerin hakkımda konuşmalarını duyup mahvolduğumu anlamam hiç de uzun sürmedi. Zaten müneccim olmaya da gerek yok.

Bundan sonra okulda en iyi ihtimalle bir sürtük olarak anılacak olmam ve buna karşı yapacak bir şeyim olmaması bir yana bu okulda üç yıl daha okumak zorunda olmam ayrı bir yana. Ne demek istediğimi anladınız, değil mi? Bittim.

Bunlar nasıl başıma gelebilirdi ki? Yani ben, benden bahsediyoruz ya hu. Doğru düzgün sevgilisi bile olmayan ben, bir sürtük olarak bilinecektim artık ha? Belki de en başından beri vermem gereken tepkiyi verip ağlamaya başladım. Ne kadar ağladım bilmiyorum ama mesaj sesiyle elimi çantama daldırdım. Telefona baktığımda mesaj Kumru'dan gelmişti. "Gerçekten de tam anlattığın gibi düşmüşsünüz. Tekrar gülmeye başladım. :))"

Dalga geçiyordu? Offf. Ben de sırıtmaya başladığıma göre artık ruh halimden şüphe etmeliydim sanırım. Ona artık benimle takılmaması gerektiğini çünkü gerçek kimliğimin -herkes beni sürtük olarak biliyordu- ifşa olduğunu anlatan alaylı bir mesaj atıp tuvaletten çıktım. Elimi yüzümü yıkarken neden ağladığımı düşünüyordum. Sinirdendi. Kesinlikle sarhoş maviyi boğmak istiyordum.

Koridora çıktığımda öyle çok büyük bir farklılık görmedim açıkçası. Belki de sebebi gözlerimi telefonun ekranından ayırmadan Kumru'ya okulun dışında buluşmamız gerektiğini anlatan mesajı atıyor olmamdı. Kafamı kaldırdığımdaysa anında bana bakan bir iki çift göz yakalamıştım. Adımlarımı hızlandırdım ve bir an önce okuldan çıkabilmeyi denedim.

Yaklaşık bir on dakika Kumru'yu bekledikten sonra bir kafeye geçip oturduk. İki kahve söyledikten sonra ilk konuşan ben oldum.

"Gördün mü? Panoyu yani."

"Evet. Fotoğrafta gözlerinin kapalı çıktığını söylemiş miydim?"

Hala mı dalga geçiyordu? "Keser misin artık şunu! Mantıklı bir şeyler duymaya ihtiyacım var." Kumru, küçük bir kahkaha attıktan sonra gerçekten mantıklı bir şey söyleyecekmiş gibi söze girmişti. Ümitlendim.

"Neden bu kadar dert ediyorsun? Çocuk da bizim okulda. Beraber bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu söyler ve durumu açıklarsınız. Olur biter."

Doğru ya. Ne yazıyordu fotoğrafta? "Aramızda para toplayıp okulumuzun çifte kumrularına oda tutmalıyız." Okulumuzun çifte kumruları... Yani o da bu okuldaydı. Bunu neden daha önce düşünemediysem?

Ümitlendiğime deymişti doğrusu. Neden bu kadar endişeleniyordum ki? Tek yapmam gereken sarhoş maviyi bulup konuşmak. Sonra durumu açıklarız ve her şey hallolur. Böylece daha hiçbir gelişme göstermemiş olan özel hayatım da gün yüzü görürdü.

Keyfim biraz yerine gelmişti. Elimi dumanı tüten kahveme uzattım ve bir yudum aldım. 2 şekerli. Kahveyle olan ilişkimi Kumru bir güzel sabote etmişti.

"Ev arkadaşı için ilanı ne yaptın?"

Elimi başıma vurup bir yandan da söylenmeye başladım: "Ah, tabi ya. Fotoğrafı görünce onu asmayı unuttum." "Aslında asmadığın iyi olmuş. Sapık sapık çağrılar gelirdi. Hele de fotoğraftan sonra. Iyk."

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin