6. Bölüm

20.8K 1.1K 45
                                    

"Onunla yıllardır görüşüyorduk. Ben onu ne kadar çok seviyorsam o da beni o kadar seviyordu. Yanında gülebildiğim tek insandı. Hep onunla olmak istiyordum."

Şaşırmayın. Aslında böyle bir şey yok. Ama sarhoş mavi sanki onun için durum gerçekten de böyleymiş gibi davranıyordu. Ya da çok iyi rol yapıyordu, kim bilir... Bence birinci şık, insanın maymundan geldiğini düşünmek kadar saçmaydı.

Eli hala omzumdaydı. Tam olarak ne konuştuklarına bile odaklanamıyordum. Gözlerimse uzun zamandır birbiriyle didişen parmaklarımı inceliyordu. Gördünüz mü? Hiçbir organıma sözüm geçmiyordu işte. Kendimi biraz toplayıp ona doğru döndüm ve hafifçe fısıldadım; "Çek şu elini!" Sanırım başkaları buna fısıldamaktan çok "tıslamak" diyordu. Neyse ne. Tepkisini görmek için yüzüne döndüğümde sadece omuz silkti. Hain sarhoş mavi!

Kendimi toplayıp milyonuncu kez muhabbete bir yerinden dahil olmaya çalıştım. Kafamı kaldırdığımda Deniz bize yılın çiftini görmüş gibi bakıyordu. Ah tabi ya, masada gerçeği bilmeyen tek kişi oydu. Bir ara ona da anlatmalıydım.

"Neden bu kadar erken gitmek zorundayız?" Ne yani, tam muhabbete katılmayı planlarken herkes evlere mi dağılıyordu? Puff. Atakan Kumru'ya gülümseyip cevap verdi; "Sana bir sürprizim olduğunu söylemiştim. Geç kalıyoruz." Kumru'nun suratı heyecanlandığı için gülmek ile beni yalnız bıraktığı için somurtmak arasında gidip geliyordu. Ve bu haliyle kesinlikle Harry Potter'daki ev cininin sinirli haline benziyordu. Yani anlayacağınız tamamen mimik karmaşası.. Buna daha fazla devam etmesini istemediğim için sorun yok gibisinden kafamı salladım. Sorun yoktu. Biz de Deniz ile birlikte dönerdik.

Atakan ve Kumru ayaklanmış giderken Deniz de ayağa kalktı. "Ben de gideyim artık Derin. Size iyi eğlenceler." Ona dur bile diyemeden Kıvanç araya girdi; "Tamam. Sonra görüşürüz." ARTIK SORUN VARDI. Hemen ben de ayağa kaltım ve içinde yeni şortumun olduğu poşetle çantamı kapıp Deniz'e yetişmek için hızlı hızlı konuşmaya başladım; "Ben de gideyim." Arkamı döndüğümde beni takip eden ritmik ayak seslerini uyduruyor olmayı diledim. Gelmiyor olsundu. Bir kere de benim istediğim gibi olsaydı. "Seni ben bırakacağım." Ne? Hem geliyordu, hem de evime kadar gelmeye devam edecekti, öyle mi? Yok artık.

"Gerek yok. Ben kendim giderim." Ayak sesleri durdu. Ben de durup ona doğru döndüm. "Seni-Ben-Bırakacağım dedim. Seni ben bırakabilir miyim değil." Sesi sertti; masada diğerleriyle muhabbet ederkenki gibi değil, sorun istemiyorum diyen bir patron gibi. Keşke buna da korkusuz bir cevabım olabilseydi. Ama maalesef adrenalin hormonum bugün pek de havasında değildi. E doğal olarak korkusuz falan da olamıyordum. Hiçbir şey demeden yürümeye devam ettim.

Çok geçmeden kapının önündeki siyah spor arabayı görmüştüm. Gerçekten harikaydı. Arabanın kaportası o kadar pürüzsüzdü ki üstünde kusursuz bir makyaj bile yapabilirdiniz. Ama tabi siz yine de ayna kullanın.

Arabaya binmekle binmemek arasında yaşadığım ikilemi, sarhoş mavinin irademi yok sayan emir verici bakışları bölmüştü. Mavi gözleri "Bin şu arabaya!" diye bağırıyordu. Mavi gözleri...

Yolcu koltuğunun kapısını açtım ve bacaklarımın koltuğun temasıyla mayışmasına izin verdim. Çantamı ve alışveriş poşetini arka koltuğa koydum. Tekrar önüme döndüğümde Kıvanç beni izliyordu. Sadece izliyordu. Vücudumdan bir titreme geçti. Kalp teklemesi...

"Evin ne tarafta?" Buyur burdan yak. Şimdi ona evimin adresini mi verecektim? Yok ya. Kafamda yaptığım A planına göre ona yanlış yolu tarif edecektim. B planıysa... B planı yoktu. Dua edin de A planı işe yarasın.

"Şey... Iıı, burdan düz gideceksin." Yüzüme bakmadan sürmeye başladı. Birkaç komuttan sonra -onları söylerken de bazen duraklamış ve kekelemiştim.- bir evin önünde durmasını söyledim. Arabayı kapının önünde durdurup bana bakmaya başladı. A planı başarılı! Veda konuşması ve ardından kapanış...

"Getirdiğin için teşekkürler. Sonra görüşürüz." Arkamı dönüp çantama uzanacaktım ki cevabıyla bir kez daha şaşırıp kaldım; "Önemli değil. Bu kadar gezmek yeterse artık 'gerçekten' evinin yolunu söylersen sevinirim." Anlamış mıydı? B planına geçiyordum ki bir B planımız olmadığı için cidden ortada kalmıştım. Bana sinirlenmeye başladığını gösteren keskin yüz hatları ve kısılmış gözleri, yolu tarife başlamamda bir numaralı etkendi. Zaten iki numara da yoktu.

"Tamam, buradan sağa dön." Birden frene basıp bana döndü. "Bana emir verme demiştim." Şaka mı? Bu çocuğun cidden emir vermekle ile ilgili problemleri vardı. "Ne dememi bekliyorsun, yol tarif ediyorum burada." "Emir verme!" Kollarımı önümde birleştirip hıh diye bir ses çıkartmıştım. Olay sevgili tribine kadar geldiyse kendimi fazla kaptırmışım demektir. Kendine gel Derin!

"Burdan nereye?" "Düz devam edeceksin. Lütfen." Sondaki lütfen az önceki tartışmanın bir sonucu diyebiliriz. Emir vermeyecekmişiz sarhoş maviye(!).

Yaklaşık yarım saattir yoldaydık. Aslında evim alışveriş yaptığımız mağazalara o kadar uzak değildi ama A planı yolculuğu biraz uzatmıştı. A planını boğmak istiyordum.

Yolda dümdüz devam ederken direksiyondaki ellerinden birini arka koltuğa doğru uzatıp bir şey alıyordu. Ben ne olduğunu anlamak için kolunu takip ettiğimdeyse camı açmaya başlamıştı bile. "Ne yapıyorsun?" Suratındaki zevk aldığını her şeyiyle belli eden o ifade beni çıldırtmaya yeterdi doğrusu. Arabayı biraz yavaşlattı ve poşetimi yol kenarındaki çöpe attı. İçinde şortumun olduğu poşeti!

"Yaaa! Ne yaptın sen? O benimdi!" Bembeyaz dişlerini gösteren o sırıtışıyla konuşmaya başladı; "Sana onu alma demiştim. Onu giymene asla izin vermezdim zaten." Pislik. Hain sarhoş mavi!

"Beni sinir ediyorsun." Sesim sinirden ağlamaklı çıkmıştı resmen. "Üzgünüm demek isterdim ama... Umrumda değil. Onu giyemezdin." Ahhh! "Sana ne! Seni ilgilendirmez. Hem ineceğim burada, durdur arabayı." Yüzündeki gülümseme silinmişti şimdi. Artık o da sinirliydi. "Seni evine bırakacağım." Sesi sertti, en az benimki kadar. "Evim burası zaten!" Kapımın önündeydik ya hu! "Öyle mi? Madem evin burası gir de göreyim. Sonuçta beni bir kere kandırmaya çalıştın." Demek zıtlaşmaya devam ediyordu ha? Mantıklı. "Tamam, gireceğim."

Şortum... Onu çöpe atmıştı. Hala inanamıyorum. Pislik sarhoş mavi!

Arabanın kapısını açıp arkadan çantamı aldım ve apartmana doğru yürüdüm. Aynı zamanda çantamı karıştırıp anahtarımı arıyordum. Hayııır! Anahtar evdeydi, şimdi ben de eve girmek için anahtar arıyordum. Ne yapacaktım şimdi? Arkamı döndüğümde arabanın içinden bana eliyle 'ilerle' işareti yaptı. Kendimi, suyu değiştirilirken klozete düşmüş balık gibi hissediyordum. Bittik be.

Ama inat değil mi, gösterecektim işte. Burası benim evimdi! Yani kiracıydım, benim sayılırdı.

Önce balkonun yanına gidip içeri girip giremeyeceğimi hesaba giriştim. Giremeyecek olsam bile deneyecektim gerçi. Koluma taktığım çantayı elime aldım ve biraz ileri geri salladıktan sonra balkona doğru fırlattım, girmişti. Şimdi sıra bende!

Bir ayağımı alt katın pencere demirlerinden birine geçirip ellerimi de daha yukarıya sabitledim. Yavaşça birkaç adım atıp yükselmeye başladım. Bir kez ayağım kayması dışında her şey yolundaydı. Bir adım daha yukarı çıktığımda ellerim balkon demirlerinin sonuna yetişiyordu. Ama asıl sorun buydu. Burdan sonra kendimi yukarı nasıl çekecektim?

Ellerimin soyulmaya başladığını hissettiğimde dişlerimi birbirine bastırıp ellerime iyice yüklendim ve bütün gücümle kendimi yukarı çektim. Bacağımın birini balkonun korkuluklarından içeri doğru attığımda bir anlık rahatlamayla kendimi içeri bıraktım. Ovvv! Bu acıtmıştı. Balkonun soğuk zemininde sırt üstü yatıyordum. Fena halde nefes nefes kalmıştım.

Tam derin bir oh çekecekken çantamın içinden gelen mesaj sesiyle kafamı çantama doğru çevirdim ve çantayı elime aldım. Ellerim sızlıyordu. Telefonu çıkarttığımda mesajın kimden geldiğini biliyordum. "Evine giriş yöntemini takdir etmesem de senin evin olduğuna inandım. :) Ama bir dahakine kapıyı kullanmalısın. ;) Şanslısın ki bunu benden başka gören olmadı."

Şans? Bugün bana hiç uğramadı...

Merhaba arkadaşlar. Lütfen vote ve yorumları eksik etmeyin. Önceki bölümler için de bekliyorum.

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin