4. Bölüm

21.9K 1.1K 56
                                    

Benim bir sevgilim yoktu ama artık herkes bir sevgilim olduğunu düşünüyordu. Bu da asla gerçek bir sevgilim olamayacağı anlamına geliyordu. Çünkü sevgilisi varmış gibi bilinen kızlara kimse çıkma teklif etmezdi. İşte bu yüzden şans yönünden gerçekten umutsuz bir vakaydım.

Aslında bir sürtük olarak anılmanın yanında sevgilisi olmadığım birinin sevgilisi olarak anılmak daha iyi gibi duruyordu. Ya da gerçekten  çıldırıyordum.

Ahhhh, sarhoş mavi! Sarı çirkin şeye ilk bindiğinde bela kokusu almıştım. Keşke sen düşerken sadece el sallasaydım.

Kalabalık normal hayatına geri döndüğünde hala bahçenin ortasında dikildiğimi farkettim. Kumru ve 1.80 sevgilisi gelip beni dürtmeseydi yakın zamanda fark edecek gibi de gözükmüyordum doğrusu.

Beni kolumdan tutup bir masaya oturmamı sağladılar. Kafamı kaldırıp suratlarına baktığımda Kumru şokta -tıpkı benim gibi- Atakan ise daha çok olayın eğlence tarafıyla ilgileniyormuş gibi duruyordu.

"O gerçekten sevgilin mi Derin?" Ah hayır. Sen de mi Kumru? "Tabi ki hayır. Dediğin gibi onunla konuşup yanlış anlaşılmayı düzeltmeye gittim. O da beni herkesin içinde öpüp artık düzeltmek için uğraşmama gerek kalmadığını söyledi. İnanabiliyor musunuz?"

Gülmemek için kendini tutup tutup da en sonunda patlayan Atakan'ın hazin sonu... Kumru ne kadar onu dirsekleyip gülmemesini ima etse de Atakan için artık çok geçti. Şu hale bakın. En yakın arkadaşlarım bile olayı kabullendi. İlk karşılaştığımızda hakkımda kötü kız dedikodularının çıkmasına sebep olan çocuk, ikinci karşılaşmamızda sevgili dedikodularına terfi etmemi sağlamıştı. Üçüncüde ne olurdu sizce?

Atakan biraz durulduğunda Kumru ağzını açacaktı ki o başlamadan ben konuştum. Daha fazla parlak fikre ihtiyacım yoktu. "Eğer Kıvanç -Ona ilk defa böyle diyordum. Garipmiş.- denen çocuk gerçeği söylememde bana yardım etmezse ben de tek başıma yaparım. Ne olmuş ki?"

Daha çok kendimi ikna etmeye çalışıyormuş gibi söylemiştim. Ama başarılı da olmuş sayılırdım.

Biraz daha konuştuktan sonra artık dersin başlama saatin yaklaştığını farkedip ayaklandık. Kumru ve ben aynı dönem olduğumuz için çoğu dersimiz ortaktı. Ama Atakan son sınıftı. Yani bu da demek oluyor ki yapışık ikizler sonunda birbirinden ayrılacak.

Anfiye doğru yürürken fark ettim ki erkeklerin bu sabah, ben okula girerkenki bana olan bakışları kuş olup uçmuştu sanki. Beni gördüklerinde bakmayı bırakın kafalarını başka yöne çeviriyorlardı. Biraz daha böyle yaparlarsa gerçekten sevgilim olduğunu düşüneceğim ama.

Anfiye girip sıkıcı geçen birkaç dersin sonunu uyumadan getirebildikten sonra ki bunun için hala kendimi tebrik ediyorum, Kumru'yla çıkışa doğru yürümeye başladık.

Çıkışta Kumru'yu Atakan'a kaptırıp yola yalnız devam etmem gerekmişti. Hemen de satış yani. Yine de olabilecek en sempatik şekilde arkamı döndüm ve bana ters yönde ilerleyen Kumurlara seslenip el salladım. Onlar köşeyi döndüklerinde kafamı önüme çevirmiştim ki paaaat. Kesinlikle bir ağaç olmalı. Aman Allah'ım! Bu nasıl sertlik böyle. Çarpışmanın etkisiyle yumduğum gözlerimi birazcık araladım ama aralamamış olmayı dilerdim...

Sarhoş mavi...Mavi. Gözleri mavi olmasa benim için her şey daha kolay olabilirdi sanki. Tam karşımda duruyordu ve ayrıca o bilindik alaycı sırıtışıyla onu alt etme isteğiyle dolmama sebep oluyordu. Ahhh, hızlanan kalp? Neden böyle şeyler yapıyorsun sanki?

"Yine mi sen?" Bu soruyu benim ona sormam gerekmez miydi sizce de? "Sürekli karşıma çıkan sensin ve hala bu soruyu sorabileceğini sanıyorsun ha? Saçmalık. O gün otobüste keşke seni tutmasaydım. Bütün bunlar başıma gelmezdi. Hem... Hem seni beni nasıl öpersin?"

Kekelemiştim... Ahh, lanet olsun.

Ben bunları söyledikten sonra bana bir adım yaklaşmıştı. Ben de aynı şekilde bir adım geri gittim. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Geçen sefer ne olduğunu hatırlıyorsunuz, değil mi?

"Bir daha göstermemi mi istiyorsun?"

En başından beri onunla ciddi konuşuyordum. Ama hiç ciddi bir cevap alamamıştım. Artık sinirlenmeye başlıyordum. Ve sıradaki amacım kesinlikle onun da sinirlerinin bozulmasını sağlamak olacaktı. "Kes sesini, tamam mı? Herkese gerçeği söyleyeceğim. Bu saçmalık da burada bitecek."

Tam 'Son sözü söyleyip havalı bir şekilde uzaklaşma.' şeysini yapacaktım ki kolumdan tutup beni durdurdu. Ama bu 'Aşkım nolur beni bırakma!' tutuşundan çok 'Sence bu kolu kırmak kaç saniyemi alır?' tutuşuydu. Gördünüz mü? Onu sinirlendireceğimi söylemiştim, yaptım işte. Aferin bana(!).

Sanki durduğu mesafe yeterince yakın değilmiş gibi biraz daha kulağıma doğru yaklaştı. Sesi fısıltı şeklinde çıkıyordu ama kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti doğrusu.

"Bir daha bana sesini yükseltme." dedikten sonra eli hafifçe gevşedi ve tehdit dolu sesi eski alaycı sesine döndü. "Seni nasıl öptüğüme gelince..." dudağımın kenarına hafif bir öpücük kondurup geri çekildi. "İşte böyle."

Hiçbir şey olmamış gibi arkasını döndü ve siyah spor arabasına doğru ilerlemeye başladı. Sanırım önüne geleni öpmek gibi bir sorunu vardı. Ama ben bu kadar rahat karşılayamıyordum işte.

Onunla tanışalı üç gün olmuştu ve beni ikinci kez öpüyordu. Üçüncüsünde kalp krizi geçirmem kaçınılmazdı...

Vote ve yorum bekliyorum sayın okuyucular. :( Lütfeeeen. :)

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin