31. Bölüm

8.5K 647 286
                                    

Arkadaşlar, uzun zamandır yazmadığım için biraz hamlamış olabilirim. Birkaç bölüm idare edeceksiniz artık. :) Bu arada siz beğendiğiniz paragraflara yorum attıkça benim yeni bölüm yazma hızım, teravih kıldıran jet imamlarla yarışıyor. Bilginize. :)

Beni seviyordu. Benim onu sevdiğim gibi o da beni seviyordu. Ben artık ekonomik çöküş yaşayan Yunanistan gibi hissetmek zorunda değildim, ben petrol zengini bir Arap ülkesiydim. Tüm varlığımsa karşımda bana beni sevdiğini söylüyordu. Düşünebiliyor musunuz?

O kadar heyecanlıydım ki yapacağım şeye karar vermek için bir saniye bile düşünmedim. Ona doğru bir adım attım ve fısıldayarak "Bir daha söyle." dedim. "Beni sevdiğini."

Sanki benden bu hareketi bekliyormuş gibi o da bana iyice yaklaştı ve belime koyduğu sıcacık eliyle beni kendine çekti. Omuzlarımdan dökülen saçlarımın uçları göğsüne değiyordu. Onun varlığını çevremde hissetmek o kadar özeldi ki... Yıllardır arayıp da bulamadığım gökkuşağının başladığı yeri önüme sermişler gibi. Mavinin milyonlarca tonundan oluşan harika bir gökkuşağı ve sadece benimdi.

"Seni seviyorum Derin."

İşte, otuz bölümdür binlerce okuyucu ve ben sadece bu üç kelimeyi bekliyorduk. Hatta baştaki iki tanesini söylese bile olurdu. Yani sadece 'Seni seviyorum." dediğini duysam bile benim için problem yoktu. Gerçekten.

Ay yok yok. Şimdi sırf ben böyle dedim diye sarhoş maviyi, başkasına 'Seni seviyorum.' derken duyduğumu düşünsenize! Skandal. En iyisi o üç kelimeyi söylesin hep. Huzurumuz kaçmasın diye diyorum yani.

"Ben de seni seviyorum Kıvanç. Hem de çok seviyorum."

Ben, mavimin yüzünde oluşan gülümsemeye hayranlıkla bakarken onun yüzünün bana doğru yaklaştığını fark ettim. Ah, birazdan beni öpece- Beni öpüyordu. Ah sarhoş mavi, sonunda! Ben de ona yardım etmek için ayak uçlarımın üzerinde yükseldim ve ellerimden birini koluna koydum. Dudağındaki yaranın hafif pürüzünü hissedince içim acıdı. Onu öperek iyileştirme isteğiyle doldum.

Utanacaktım. Biliyorum, çok utanacaktım ama öyle güzel öpüyordu ki bu utanma işini ondan ayrıldıktan sonra düşünmeye karar verdim ve ben de onu öptüm.

Koluna koyduğum elimle biraz daha yukarı çıktım ve sonunda parmak uçlarımda saçlarının ense çizgisini hissedebiliyordum. Bunu o kadar uzun zamandır hayal ediyordum ki... Saçlarıyla oynamak, evi süpürürken birden süpürgeye çektiğiniz çorabın torbaya gitmeyip boruda sıkıştığını hayal etmek kadar umut vericiydi. Hobaa! Süpürge, çorap? Nereden çıktı ya hu bunlar? Evet sevgili okurlar, işte bu örnekte de bir kez daha gördüğünüz gibi, bazen ne yaparsak yapalım aşk ile edebiyatı bir araya getiremiyorduk. Nasip.

Tam ellerimi saçlarının arasına daldıracakken dudaklarını benden ayırdı ve hafifçe geri çekildi. Öylece kalakalmıştım. Derin derin nefes alıyordum. Kafamı aşağı eğdim ve öpüşmeden sonraki utanma kısmına odaklandım. Gözlerine bakamıyordum ama şu anda laciverte çalan gözlerindeki o ışıltıyı görmek için bakmaya ihtiyacım yoktu. İşte yine muzip sarhoş maviyle baş başaydık. Lanet olsun ben ve kızaran yanaklarım!

Elinin tersini hafifçe kızaran yanağımın üzerinde gezdirdi. Yani bu tarz durumlarda kızardığını düşünüyordum. Kızarmıştır gibi geliyor hep ama tabi hiç bizzat görmedim. Sorsa mıydım ki? Ah, hayır. Sakin ol Derin. Alt tarafı bir öpücük. Sen hiç mi kışlıklarla kaldırdığın montunun cebinden beş lira çıksın diye hayal ederken elli lirayla karşılaşmadın? Bu da öyle bir şey işte.

"Güzel kokuyorsun, Derin. Kokunu da seviyorum."

Ne diyecektim? Off, resmen kitlenmiştim çünkü ben hiçbir zaman kışlıklara kaldırdığım montumun cebinden beş lira çıksın diye beklerken elli lirayla karşılaşmamıştım. Sadece bir kez gelecek kış mutlu olayım diye montumun cebine kasten elli lira koyup kışlıklarla kaldırmıştım ama daha ilkbahar bitmeden o parayı da yemiştim. Anlayacağınız, yabancı olduğum bir hisle karşı karşıya kaldığım zamanlardaki gibi yine ağzım bağımsızlığını ilan etmişti.

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin