10. Bölüm

20.2K 1K 27
                                    

Aslında benim bilinç altım çok temizdir, efendidir. Gerçekten. Yani daha önce rüyamda, birinden intikam aldığımı görmemiştim. Ama sebebini biliyordum işte. Bilinçaltım bir su birikintisiyse Kıvanç kesinlikle suyu bulandırıyordu. Normalde bundan şikayetçi olurdum ama regl dönemimi daha yaşanabilir kıldığı için bu seferlik görmezden gelmeyi seçmiştim. Rüyanın etkisiyle, evin içinde sırıtarak gezmemin de görmezden gelmemde payı olabilirdi.

Yataktan inanılmaz bir enerjiyle kalktıktan sonra tuluğun, ilacın ve Kıvanç'tan alınan ekonomik boy intikamın işe yaradığını hissetmiştim. Karnım o kadar da fena değildi. Sanırım her şey ben partiyi kaçırayım diyeydi. Karnım Kıvanç'la işbirliği mi yapmıştı yani? Tamam, bu kesinlikle saçmaydı.

Saat 21:30'du. O kadar saat yarı açık, yarı kapalı bilincimle -hala nasıl olduğu hakkında bir fikrim yoktu.- rüyamı kontrol ederek eğlenmiştim. Peki şimdi ne yapacaktım?

Salona gidip elime televizyon kumandasını aldım ve kanalları turlamaya başladım. Ama maalesef bütün filmler saat sekiz civarı başladığı için bayağı bir ilerlemişti ve hangi filme baksam benim bilmediğim bir şeyler dönüyormuş gibi hissediyordum. Aslında karnımdan yükselen ve bana yavru bir ayı kükremesini anımsatan guruldama olmasaydı kanalları gezip anlayamadığım filmlere bakmaya devam edecektim. Yani ne kadar sıkıcı olursa olsun, vakit geçiyordu.

Ama bunun yerine mutfağa gidip kendime bir sandiviç hazırlamaya başladım. İçindeki malzemeleri bile değiştirmeden sadece sandiviç yiyerek, en uzun yaşayan insan olup kayıtlara geçmeyi falan beklemiyordum. Ama enerjimi yemek yapmaktan daha yararlı şeyler için kullanma taraftarıyım. Mesela tekrar uyuyabilirdim. Tabi yeni kalkmış olmasaydım.

Elimde sandiviçimle salona doğru gittim. Madem televizyondaki filmler için geç kalmıştım, ben de internetten izlerdim. Bilgisayarı yerden alıp -Biraz dağınıktım, kabul. Ama kesinlikle yaşlı teyzelerden 'Evde kalır bu kız!' damgasını yiyecek kadar değil.- kucağıma koydum ve üçlü koltuğa yayıldım.

Bu bir klasiktir. Bilgisayar açılır, her ne yapılacak olursa olsun, öncelikle sosyal medyadaki bütün hesaplar kontrol edilir ve gündem takip edilir. Ben de bu ritüeli yerine getirmek için direk twitter ve instagram hesaplarıma girmiştim. Kıvanç'la aramızda bir şeyler olduğuyla ilgili dedikodu ilk kez patlak verdiğinde sosyal medyada oldukça popüler olmuştuk. Yani bir iki kez fotoğrafımızın paylaşılmasından bahsediyordum. Zaten fotoğrafın ilk kez ortaya çıktığı yer de bir blog sayfasıydı. Sahi, kimdi bu fotoğrafı yayan? Onu boğmak istiyordum. Ama önce kim olduğunu bulmalıydık değil mi?

Baskı altında daha seri çalışan beynimde bir ampul yanmıştı sonunda. Blog sayfasının adı... Onu hatırlarsam sayfaya bakardım ve sahibi ile ilgili ipucu aradım. İçimdeki Sherlock Holmes'un işbaşı yapma vakti gelmişti.

Aramızda para toplayıp... Panonun ortasındaydı. Okulumuzun çifte kumrularına.Fotoğrafta gözlerim kapalı çıkmıştı. Yerdeydik. Oda tutmalıyız. Ve fotoğrafın üstünde sayfanın adı... Gizli Çekim! Hatırlamıştım işte. Parmaklarım klavyenin üstünde hızlı bir şekilde kayarken sayfada ilgimi çekecek bir şey olup olmadığını düşünüyordum.

Sayfa, bilgisayarımın tüm ekranını kapladığında en son eklenen fotoğrafların ve haberlerin anasayfada büyük bir şekilde gözüktüğünü farkettim. Sol elimi fareyi hareket ettirmek için kullanırken sağ elimi de çenemin altına destek yapmıştım. Anasayfada aşağıya doğru inerken derslerde uyuyandan tutun, sevgilisiyle yakalananlara kadar bizim okuldan bir sürü tanıdık sima görmüştüm.

Mavi Huydur Bende -Ara Verildi.-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin