0.6~ 🌹

509 75 27
                                    

Taeyong sırtını kapattığı kapıya yasladı buğulu gözlerini kapatırken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taeyong sırtını kapattığı kapıya yasladı buğulu gözlerini kapatırken. Bu kadardı işte, mutluluğu bu kadar kısa sürmüştü. Zaten o ne zaman mutlu olmuştu ki, hayatı ne zaman bir düzen içinde ilerlemişti?

Yaslandığı kapıdan doğruldu ve uzun koridoru usul adımlar eşliğinde geçerek 1. Kata oradan da çıkışa ulaştı. Rose quartz macerası daha başlamadan biterken, başına ağrılar saplanıyordu. Mutsuzluğu düşünceleri ile harmanlanmış başına ağrılar saplıyordu dakikalardır. Jaehyun o kağıdı parçalara ayırırken sanki Taeyong'un kalbini de bin parçaya ayırmıştı. Dakikalardır Jaemin'in yüzü Taeyong'un aklından çıkmıyordu. Onun için üzgün hissediyor, hatta bu durum onu kahrediyordu.

"Gerçekten..." diye söylendi. "Gerçekten neden böyle olmak zorunda?"

Düşüncelere boğulmuş bir vaziyette merkezden iyice uzaklaşmış, caddeye ulaşmıştı. Kafasını yerden kaldırmadan ve düşünceleri sesli bir şekilde kulaklarına dolarken kendini caddeye atmıştı fakat şiddetle çalınan kornayı duyması biraz zaman almıştı genç adamın.

Gözleri dehşet ile aralanırken olduğu yere düştü istemsizce. Korkudan tüm vücudu titrerken önünde duran büyük araba o an bir canavar gibi gözükmüştü titreyen gözlerine. Minik bedeni arabanın önünde daha da küçülürken arabanın kapısı acele ile açılmış ve, "Siktir..." diyerek Jaehyun inmişti arabadan. "Sen iyi misin?"

Taeyong karşısında Jaehyun'u gördüğünde stresten kusmak istedi. Görmek istediği son kişi az daha onu eziyordu! Taeyong'un sabahtan beri bu adamdan çektikleri onu ağlamaya itiyordu ve başarmıştıda. Dudaklarının arasından küçük bir hıçkırık kaçtığında Jaehyun kaşlarını çattı.

"T- taeyong du değil mi?"

Taeyong'un hıçkırıkları artarken ardı arkası kesilmeyen göz yaşları yanaklarını ıslatıyordu.

Jaehyun çaresizce etrafına bakınıyor, sesli bir şekilde ağlayan bu çocuğun kendisini rezil ettiğini düşünüyordu.

"Bir yerin mi acıyor, hastaneye gitmek ister misin?"

Taeyong Jaehyun'u yanıtsız bırakırken ağlamaları şiddetini artırdı.

"Neden böyle oluyor?"

Jaehyun'un kaşları çatıldı.

"Ne?"

"Hayatım neden böyle olmak zorunda, ben neden mutlu olamıyorum?"

Jaehyun duraksadı, bakışları bir an ağlayan gencin kızarmış suratında dolaştığında gözlerinden bir an bir üzüntü geçti. Sınav kağıdı yırtılırken Taeyong'un ne kadar çaresizce baktığı düştü aklına.

Derin bir nefes alırken, "Taeyong..." diye söylendi. "Hadi, hastaneye götüreyim seni."

Taeyong umursamadı, dizlerini kendine çekti ve kızarmış suratını dizlerine koydu.

"Keşke ölseydim..."

Jaehyun daha fazla dayanamadı ve Taeyong'u kucağına alarak yerden kaldırdı. Arabasına doğru adımlayarak onu sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturttu.

Taeyong hâlâ ağlarken Jaehyun'da sürücü koltuğuna yerleşti.

"Ağlamayı keser misin artık başım ağrıyor."

Taeyong'un dudakları büzüldü Jaehyun'un öfkeli sesi karşısında.

"Neden her şey böyle oluyor, az daha ölüyordum bir de bana kızıyorsun."

Jaehyun başını ovarken arabayı çalıştırdı.

"Tanrım sabır ver... "

Öfkeli bakışlarla Taeyong'a döndü ve dişlerinin arasından konuştu. "Lee Taeyong şu andan itibaren konuşmaya iznin yok anladın mı, hastaneye gidene kadar uslu dur."


⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
rose quartz // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin