Jaehyun arabayı hastanenin bahçesine park ederken sinirliydi. Yapması gereken bir sürü işi varken o, çocuk gibi davranan birine bakıcılık yapmak zorundaydı. Meşgul bir adamdı o, burada harcayacak vakti yoktu ki onun.
"Lee Taeyong."
Taeyong kapısını açan ve sert sesiyle kendisine seslenen adama çevirdi bakışlarını.
"İnmen gerek."
Jaehyun'un baskıcı sesi Taeyong'u rahatsız hissettiriyordu. Bakışları kararsızca büyük hastanede dolaşmıştı birkaç saniye.
"Hadi artık seninle harcayacak vaktim yok."
Jaehyun sabırsız bir hareketle kollarını tekrar Taeyong'un vücuduna doladı ve onu kucağına aldı koltuktan kaldırırken.
Taeyong kollarını istemsizce onun boynuna sardığında Jaehyun öfkeyle arabanın kapısını kapattı.
"Çocuk musun sen ne diye sürekli kucağımda taşıyorum seni?"
Jaehyun söylenirken acilden içeri girdi.
Hemen yanlarına bir hemşire adımlamıştı hızlıca.
"Efendim köşedeki boş yatağa yatırabilirsiniz sevgilinizi, ben hemen doktoru çağırıyorum."
Jaehyun derin bir nefes alırken, "Sevgili mi?" diye sordu "O benim sevgilim falan değil."
Fakat yanlarından ayrılan hemşire duymuş gibi gözükmüyordu bu sözleri.
Jaehyun söylenerek Taeyong'u köşedeki boş yatağa bıraktı.
"Sevgilimmiş sen mi? Kafayı yemiş olmalı..."
Taeyong'un titreyen gözleri bir an öfkeli surata kaydı. Onun kendisinden bu kadar çok nefret ediyor olması onu kırmıştı nedensizce. Sanki bu kibirli herifin sevgisine ihtiyacı varmış gibi...
O sırada yanlarına adımlayan doktor Taeyong'un düşüncelerini dağıttı ve bakışlarını Jaehyun'un üzerinden çekerek doktora çevirdi.
"Evet sorunumuz nedir?"
"O düştü. Yani ben arabayla az daha ona çarpıyordum fakat çarpmadım o da şok sebebi ile düştü bir kontrol etsek iyi olur gibi."
Doktor kafasını salladı.
"Acıyan ya da ağrıyan bir yerin var mı?"
Taeyong kafasını iki yana salladı.
"Ben iyiyim... hiçbir yerim acımıyor bana çarpmadı zaten, sadece korktum."
Jaehyun çenesini sıktı sinirle. Madem hiçbir şeyi yoktu ne diye hastaneye gelmişlerdi ki bunu ona da söyleyebilirdi. Bu çocuk vaktini çalmak dışında başka hiçbir şey yapmıyordu.
"Peki o halde istersen birkaç saat burada dinlenebilirsin. Bana ihtiyacın olduğunda hemşireye söylemekten çekinme, geçmiş olsun."
Doktor gülümseyerek yanlarından ayrılırken Jaehyun etrafta volta atmakla meşguldü.
"Anlamıyorum, madem bir şeyin yok ne diye buraya geldik hiçbir şey söylemiyorsun da! Bir de çocuk gibi kucağımdan inmiyorsun."
Taeyong dizlerini kendine çekerek başını dizlerine yasladı.
"Üzgünüm."
Jaehyun alaycı bir gülüş verdi.
"Söyleyeceğin tek şey bu mu?"
Sinirle saçlarını karıştırdı.
"Sınav kağıdını yırtmakla çok iyi yapmışım senin gibi birinin merkezimde çalışmasını istemiyorum."
Taeyong'un gözünden bir damla yaş düştü ve açık renkli kotunu ıslattı.
Jaehyun Taeyong'un burnunu çektiğini duyduğunda dudaklarını alayla kıvırdı.
"Sadece ağlıyorsun, tek yaptığın şey boş boş ağlamak."
Taeyong hışımla kafasını kaldırdı ve ıslak gözlerini Jaehyun'un alayla bakan gözlerine odakladı.
"Ne biliyorsun ki, ne biliyorsun benim hakkımda? Boş boş ağladığımı ne biliyorsun?"
Jaehyun yalancı bir öksürmeyle bakışlarını kaçırdı.
"Kendini arabamın önüne bilerek mi attın..." diye sordu bu defa lafı değiştirirken, "Sana acımam için mi?"
Taeyong dehşete düşmüş gibi araladı gözlerini.
"Sen hayatımda gördüğüm en iğrenç adamsın."
Jaehyun'un kaşları çatıldı.
"Sözlerine dikkat et."
Taeyong ağrıyan başını ovdu ve kızarmış gözlerini kırpıştırdı suratını buruştururken. Ağlamaktan gözleri hiç olmadığı kadar acıyordu.
"O işe ihtiyacım vardı..." diye bağırdı aniden. "Hiç olmadığı kadar hem de!"
Jaehyun Taeyong'un bağırması ile bakışlarını ona çevirdi. Acildeki birkaç hasta onlara bakarken, "Sessiz olsana." diye söylendi kaşlarını çatarak. "Hastane burası."
Taeyong umursamadı. Gözyaşları yanaklarından süzülmeye devam ederken, "Buna mecburum..." diye fısıldadı acı ile. "Kardeşim için buna mecburum."
Jaehyun anlamıyordu. Bakışları çaresizce Taeyong'un üzerinde dolaştı, ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Taeyong..."
"Neden." diye kesti sözünü Taeyong Jaehyun'un. "Neden bu kadar kötü olmak zorundasın, ben kendi hakkım ile geçtim o mülakatı neden hakkımı elimden alıyorsun bir de bana çocuk dersin asıl çocukluğu sen yapıyorsun. Hiç tanımadığın birine neden bu kadar insafsızca davranıp hayatını daha da zorlaştırıyorsun?"
Jaehyun'un kaşları çatıldı fakat verecek bir cevap bulamadı. Sessizce, ağlayan genci seyretti bir süre.
Birkaç dakika geçtiğinde ise düşüncelerinden sıyrılarak, "Çok mu..." diye sordu. "Bu işe çok mu ihtiyacın var?"
Taeyong yutkundu kızarmış burnunu çekerken. Islanan yanaklarını kazağının kolu ile kurularken buğulu gözleri, elleri cebinde yatağın başında durmuş kendisine bakan Jaehyun'a çevrildi.
"Tamam." dedi Jaehyun çaresiz genci süzerken, "Tamam o halde yarın sabah 10'da merkezde ol stajyer Lee Taeyong."
⸻ ♡ ⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rose quartz // jaeyong
FanfictionYüklü miktarda borcu olan Taeyong, rose quartz isimli güzellik merkezinde işe başlar çünkü borcunu ödeyebilmesi ve hayatının bağışlanabilmesi için rose quartz'un yeni çıkaracağı güzellik ürünlerinin formüllerini çalması gerekmektedir. #1 jaeyong ©j...