"Bana öğretmenizi istiyorum bay Jung, bana bildiğiniz her şeyi öğretin."
Taeyong gergince bakıyordu Jaehyun'un ifadesiz suratına. Tüm cesaretini toplamış ve onun karşısında durmuştu fakat planının tutmayacağından da korkuyordu aynı zamanda.
"Öğretmemi mi istiyorsun, hem de her şeyi?"
Taeyong hızla salladı kafasını onay vermek istercesine.
"Evet, ben profesyonel olmak istiyorum."
Jaehyun ellerini çenesinin altında birleştirdi ve birkaç saniye Taeyong'u izledi.
"Peki, sana öğreteceğim fakat bir şartla."
"Ş- şart mı?"
Jaehyun sandalyesine yaslandı rahatça.
"Evet, şirketimizin yüzü olursan sana öğretirim her şeyi."
Taeyong kaşlarını çattı.
"Şirket yüzü mü?"
"Evet, hem noelden sonra yeni ürünlerimizde çıkacak onların reklam yüzü de sen olursun."
Ah... yeni ürünler, Taeyong'un günlerdir peşinde olduğu yeni ürünler.
"B-ben emin değilim."
Gözlerini kaçırdı çaresizce, bu düşündüğünden daha da çok yakıyordu canını.
"Yapabilir miyim bilmiyorum."
"Yapabilirsin Taeyong, daha önce yaptın."
Taeyong kalbi sızlarken, "Peki." diyebilmişti sadece. "Neden olmasın madem siz öyle istiyorsunuz."
Jaehyun gülümserken askıda duran paltosuna uzandı.
"Hadi o halde."
"Nereye?"
Taeyong şaşkınca, odadan çıkan Jaehyun'un peşine takıldı.
"Öğrenmek istemiyor muydun?"
"E- evet ama nereye gidiyoruz ki?"
Jaehyun bir an duraksadı. Aniden duraksayınca Taeyong'da aniden durmak zorunda kalmış ve dengesini sağlayamadan Jaehyun'un geniş omzuna çarpmıştı.
"Ah..."
"İyi misin?"
Taeyong başını ovarken, "Omzunuz..." demişti. "Kafamı kırdı sanırım?"
Jaehyun sırıtırken, "Git formanı çıkar." diye söylendi. "Dışarıya çıkacağız, seni kapıda bekliyorum."
Taeyong şaşkınca duraksadı bir süre fakat sorgulamadan soyunma odasına yönelmişti. Üzerini değiştirdikten sonra şirketin önünde bekleyen arabaya doğru adımlamış ve sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturmuştu. Arabadan gelen tanıdık parfüm kokusu Taeyong'un beyninde birkaç anıyı canlandırmıştı bir an.
"Nereye gidiyoruz?"
Jaehyun arabayı çalıştırırken, "Yemek yemeye." demişti aniden.
"Y- yemek?"
"Evet, öğle yemeği yemedim ve yemek yemeye gidiyoruz."
Taeyong'un kafası karışmıştı. Ona bir şeyler öğretmeyecek miydi yemekte nereden çıkmıştı şimdi?
Başını camdan dışarıya çevirdi ve birkaç saniye sessizce geçtikleri caddeleri seyretti fakat içinde sürekli soru sormak isteyen bir taraf vardı.
"Şey siz en çok neyi seversiniz?"
Jaehyun'un bakışları bir an Taeyong'u bulmuş hafifçe gülümsemişti.
"Neden soruyorsun?"
"Hiç merak ettim... sessizlik olunca soru sorasım gelir hep."
"Hmm en sevdiğim şey makyaj yapıp insanları mutlu etmek sanırım."
Taeyong başını salladı bu tahmin edilebilir bir cevaptı.
"Peki en nefret ettiğiniz şey?"
Jaehyun düşünür bir ifade koydu suratına.
"Sanırım ihanet ve yalan?"
Taeyong gözlerini kaçırdı. Nereden bilecekti ki yanında oturan kişi onu kısa bir süre sonra ihanete uğratacaktı.
"Ah evet siz dürüstlüğe önem veren birisiniz."
Midesinde bir kramp oluşturmuştu hissettiği vicdan azabı.
"Evet yalandan nefret ederim."
Taeyong sustu. Gidecekleri yere varana kadar bir daha açmamıştı mühürlediği dudaklarını. Jaehyun onu Han nehri manzaralı bir mekana getirdiğinde ise Taeyong mekandan içeriye girdikleri andan itibaren sürekli etrafı süzüyordu şaşkınlıkla. Jaehyun olmasa buranın kapısından içeri bile giremezdi.
"Yemek yemek için bu kadar yol mu gidersiniz her gün?"
Jaehyun cam kenarındaki masasına yerleşirken yamuk bir gülüş verdi.
"Her zaman değil."
Taeyong'da karşısındaki sandalyeye otururken başını salladı.
"Yemekten sonra mı göstereceksiniz bana bir şeyler?"
Jaehyun önündeki menüyü incelerken kaşlarını çatmış ve "Şu an..." diye söylenmişti derin bir sesle, "Şu an seninle güzel bir yemek yemek istiyorum Taeyong, diğer seyleri düşünme ve bana odaklan. Sadece bana..."
⸻ ♡ ⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rose quartz // jaeyong
FanfictionYüklü miktarda borcu olan Taeyong, rose quartz isimli güzellik merkezinde işe başlar çünkü borcunu ödeyebilmesi ve hayatının bağışlanabilmesi için rose quartz'un yeni çıkaracağı güzellik ürünlerinin formüllerini çalması gerekmektedir. #1 jaeyong ©j...