Taeyong bir an belini kavrayan eller ile düşüp bayılacağını sandı. Jaehyun'un güçlü parmakları Taeyong'un belinde, sırtında ufak daireler çizerken Taeyong vücuduna akan sıcaklık ile mayışmış gibiydi.
İkilinin dudakları hâlâ uyumlu bir şekilde hareket ediyor, ikisi de birbirinden ayrılmak istemiyordu.
Jaehyun'un yumuşak, sıcak dudakları Taeyong'a yumuşak içim bir kahveyi anımsatıyordu. Yorgun bir günün sonunda içip rahatladığı tatlı bir kahve...
"Taeyong..."
Jaehyun nefes almak için dudaklarını ayırdığında, Taeyong gerçeklikle yüzleşmişti bir an. Yanaklarına hücum eden utanç kızarmasına sebep oldu fakat hayır utanmayacaktı, buraya utanmak için gelmemişti.
Hâlâ Jaehyun'un kolları arasında olmanın verdiği cesaretle, "Ben..." diye konuştu, "Ben sadece bunu yapmak istedim ve yaptım..."
Jaehyun gülümsedi, şaşırmıştı fakat bunu neden yaptığı umurunda değildi.
"Ben de seni istediğim her vakit öpebilir miyim o zaman?"
Taeyong'un suratı ifadesizleşmişti bir an, o kızmamış ya da öfkelenmemiş miydi yani?
"Kızmadınız ya da... öfkelenmediniz mi?"
Jaehyun Taeyong'u biraz daha çekti kendine, güzel parmakları altın sarısı saçları okşadı usulca.
"Hayır." dedi gülümserken, "Kızmadım, beni istediğin her vakit gelip öpebilirsin."
Sesinde hafif alaycı bir ton vardı. Taeyong kaşlarını çattı buna.
"Benimle dalga mı geçiyorsunuz?"
Jaehyun sırıttı.
"Yemek yedin mi?"
Taeyong gergin ve heyecanlı hissediyordu fakat bunu belli etmek istemedi.
"Hayır fakat aç değilim, ben... bana bir şeyler gösterirsiniz diye düşünmüştüm."
"Ah, evet."
Jaehyun ellerini Taeyong'un üzerinden çektiğinde Taeyong boşluğa düşmüş gibi hissetti. Kısa sürede onun dokunuşlarına alışmıştı ve bu boşluk hissi onu ürpertmişti bir an.
Jaehyun askıda duran paltosunu alırken, "Hadi." dedi. "İlk dersimize geçelim o halde."
İkili birlikte vip odasına girdiklerinde Jaehyun Taeyong'u masaya oturttu ve ona bir kalem kağıt uzattı.
Taeyong merakla Jaehyun'un hareketlerini takip ediyordu.
Jaehyun Taeyong'un önünü makyaj malzemeleri ile doldurdu ve, "Çizmeni istiyorum." dedi. "Mülakat günü yaptığın gibi gözlerini kapat hayal et bana bir şeyler ver hadi."
Taeyong yutkundu, kalbi göğsünden fırlayacak gibiydi.
"20 dakikan var."
"20 dakika mı ama bu çok az."
Jaehyun sırıttı.
"Hayır değil, süren başladı."
Ah, Taeyong dudaklarını büzdü üzgünce, nasıl yetiştirecekti 20 dakika da?
Vakit kaybetmek istemiyordu bu yüzden parmaklarını hareket ettirdi ve beyaz kağıda çizgiler çizdi, çiziminin iyi olmasına şükrediyordu her seferinde.
Önce kendisine bir yüz çizdi ve daha sonra kendisine bir konsept belirledi.
Jaehyun onun yaptığı her hareketi, çizdiği her çizgiyi kaçırmadan takip ediyordu. Taeyong her yönden kusursuzdu, Jaehyun utanmasa onu tekrar kolları arasına çekip deli gibi öperdi fakat onu korkutmak istemiyordu.
"Bitti."
Taeyong çizimini bitirdiğinde Jaehyun oturduğu yerden kalktı ve Taeyong'un yanına adımladı.
"Konseptim kış."
Taeyong çiziminin göz kapaklarını mavi, beyaz karışımı bir far ile renklendirmiş, suratına göz kenarlarından elmacık kemiklerine kadar uzanan irili ufaklı kar taneleri kondurmuştu. Dudaklarını soğuk bir mavi ile boyamış ve yanaklarını ise hafif soğuk bir hava katmak için beyaz ile renklendirmişti.
Jaehyun Taeyong'un makyajını incelerken gülümsemesine engel olamadı.
"Ne oldu, beğenmediniz mi?"
Jaehyun gözlerini Taeyong'un gözlerine çevirdi.
"Çok güzel olmuş, en az senin kadar güzel."
Taeyong bunu beklemiyordu. Kalbi yine kendinden habersiz kanat takıp uçmaya başlamıştı bile. Patronu nasıl her fırsatta onunla flörtleşebiliyordu?
"Beğendiniz mi?"
Jaehyun onayladı.
"Yeteneklisin Taeyong ve ben bu yeteneğinin boşa gitmesine izin vermeyeceğim bundan emin olabilirsin."
Taeyong tuttuğu nefesini bıraktı, Jaehyun'un kendisi hakkında böyle düşünüyor olması onu tahmin ettiğinden daha çok mutlu etmişti.
"Ben teşekkür ederim beğenmenize sevindim."
Jaehyun koltuğun üzerine bıraktığı paltosuna uzandı.
"İlk dersimiz bitti, istersen buradan malzeme alıp evde de birkaç çizim yapabilirsin."
Taeyong gülümsedi. "Teşekkür ederim bay Jung."
"Bu arada lütfen bana Jaehyun de, resmiyete gerek yok."
Taeyong şaşkınca duraksadı bir an fakat neden şaşırıyordu ki onlar öpüşmüştü?
"Peki... Jaehyun."
"Şimdi git üzerini değiştir seni aşağıda bekliyorum."
Taeyong usulca onayladı ve odadan çıkan Jaehyun'u izledi.
"Ah aptal."
Taeyong üzgünce başını masaya koydu.
"Buraya neden geldiğini unutuyorsun her seferinde..."
Taeyong buraya aşık olmak ya da patronuyla öpüşmek için gelmemişti, ya da iş arkadaşlarına sinirlendiği için onları alt edecek planlar yapmak için... Vakti daralıyordu, günler geçmesine rağmen Taeyong'un elinde koca bir sıfırdan başka hiçbir şey yoktu.
Sıkıntılı bir nefes aldı oturduğu yerden kalkarken, soyunma odasına girdi ve kıyafetlerini değiştirdi. Aynada kendisi ile göz göze geldiğinde ise şu an bu kadar mutlu olmasının eninde sonunda acı verici olacağını hatırlattı kendine.
⸻ ♡ ⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rose quartz // jaeyong
FanfictionYüklü miktarda borcu olan Taeyong, rose quartz isimli güzellik merkezinde işe başlar çünkü borcunu ödeyebilmesi ve hayatının bağışlanabilmesi için rose quartz'un yeni çıkaracağı güzellik ürünlerinin formüllerini çalması gerekmektedir. #1 jaeyong ©j...