Taeyong'un, şarabın etkisiyle sıcaklayan ve kızaran yanakları Jaehyun'un dudaklarını kıvırmasına sebep oldu. Sarışının güzel gözleri şarabın etkisiyle parlıyor ve genç adamın gözlerine hülyalı bir ifadeyle bakıyordu.
"İşşte bu yüzden sizden çokkk nefret ediyordum."
Dudaklarının arasından dökülen yarım yamalak sözcükler Jaehyun'a göz devirtmişti bir kez daha.
"Artık içmesen mi?"
Pahalı kadehi usulca Taeyong'un parmakları arasından almış ve kendi önüne koymuştu.
Taeyong mızıldandı sandalyesinden kalkarken. Şarap dolu kadehe uzanmış ve dibinde kalan şarabı da tek dikişte bitirmişti.
"Bir tane daha istiyorum."
Jaehyun gülümsedi ve boş kadehi aldı sarhoş gencin elinden.
"Hayır bu kadar yeterli."
Taeyong baygınca bakıyordu Jaehyun'a, görüş alanı bulanıktı. Kafası yerinde değildi saniyede milyon kez değişiyordu düşünceleri.
"Ah ama ben içmek istiyorum."
Ayaklandı fakat dengesini kaybederek yalpalamıştı. Jaehyun hızlıca oturduğu yerden kalktı ve Taeyong'u tuttu.
"Artık gitme vakti küçük sarhoş."
Taeyong mızıldandı, gitmek istemiyordu. Ağrıyan ve dönen başı umurunda değildi. Sadece daha fazla şarap istiyordu. Kırmızı renkli içkinin boğazından kayarken ki yaşattığı hissi sevmişti.
Elleri cayır cayır yanan yanaklarını buldu.
"Ah Jaehyun bak."
Jaehyun'un ellerini tutmuş, yakışıklı adamın kar beyazı parmaklarını yanaklarına dokundurmuştu.
"Çok sıcağım sanki yanıyorum."
Jaehyun dudaklarını birbirine bastırdı ve yutkundu. Gözleri bir an içkiden dolayı şişen dudaklara kaydı.
"Taeyong hadi."
Kendine hakim olmak istercesine derin bir nefes aldı ve kolları arasında uyuklamaya başlayan minik bedeni çekiştirdi fakat Taeyong hiç yardımcı olmuyordu. Sürekli yalpalıyor, düzgünce yürüyemiyordu ve bu Jaehyun'un canını sıkıyordu.
"Seni buna alıştırmamam gerekirdi."
Minik bedeni zorlanmadan kolları arasına aldı ve yerden kaldırdı.
Restauranttan çıktıklarında Taeyong bir an mızıldandı soğuk hava sebebiyle. Rüzgar saçlarını savururken huysuz bir bebek gibi görünüyordu.
Jaehyun hiç beklemeden valenin getirdiği arabasına yönelmiş ve Taeyong'u usulca ön koltuğa bırakmıştı. Kemerini taktıktan sonra kapısını kapatmış ve kendisini bekleyen valeye yüklü bir bahşiş bırakmıştı sürücü koltuğuna yerleşmeden önce.
"Taeyong..."
Taeyong yanıt vermedi.
"Taeyong bana adresini söylemen gerek."
Göz ucu ile uyuyan sarışına baktı fakat Taeyong derin bir uykudaymış gibi gözüküyordu.
"Adresini bilmezsem seni nasıl evine götürebilirim?"
Sıkıntılı bir nefes verdi. Bir an Yuta'yı aramayı düşündü fakat akşamın bir vakti onu bunun için rahatsız edemezdi.
"Uyandığında şok olma."
Arabasını kendi evine doğru sürdü. Direksiyonu tutan elleri neden titriyordu, yoksa Taeyong'u kendi evine götürecek olması onu heyecanlandırmış mıydı?
"Öyle bir şey yok!''
Eli hızla radyo tuşunu buldu ve arabanın güzel klasik bir müzik ile dolmasına izin verdi. Camı indirdi ve içeriye dolan soğuk rüzgarı içine çekti fakat Taeyong'un üşüyebileceği aklına geldiğinde hızlıca kapattı camı.
Taeyong'un minik dudakları aralanmış anlamsız bir şeyler mırıldanırken Jaehyun'un bakışları bir an uykusunda konuşan Taeyong'a kaydı ve o an kalbi deli gibi hızlandı. Uyurken çok güzel gözüküyordu, sanki bu kış ayında etrafa sıcaklık saçmak için gelen bir peri gibi.
⸻ ♡ ⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rose quartz // jaeyong
FanfictionYüklü miktarda borcu olan Taeyong, rose quartz isimli güzellik merkezinde işe başlar çünkü borcunu ödeyebilmesi ve hayatının bağışlanabilmesi için rose quartz'un yeni çıkaracağı güzellik ürünlerinin formüllerini çalması gerekmektedir. #1 jaeyong ©j...