4.0~ 🌹

414 67 37
                                    

Ten usulca araladı Taeyong'un odasının kapısını

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ten usulca araladı Taeyong'un odasının kapısını. 1 haftadır doğru düzgün yatağından çıkmamış, doğru düzgün yemek bile yememişti. Bu yüzden Ten onun için endişeleniyordu.

"Taeyong lütfen bir şeyler ye artık. Yemek hazırladım hadi."

"Canım istemiyor."

Ten üzgünce Taeyong'un yanına oturdu.

"Taeyong çok zayıfladın. Jaemin çok endişeleniyor senin için, bir şeyde anlatamıyorum."

Taeyong husursuzca kıpırdandı ve yattığı yerden doğruldu. Kalkar kalkmaz başına ağrılar saplanmıştı yine.

"Anlatma, hiçbir şey bilmesine gerek yok."

Taeyong o kadar bitkin görünüyordu ki Ten çıldıracağını düşündü.

"Yeter artık, sen yapman gerekeni yaptın tamam mı kendini suçlamayı kes."

Öfkeyle soludu.

"Gelip kendini açıklamayan, seni kandırdığı için özür bile dilemeyen birisi için üzülüyorsun kaç gündür."

Taeyong yutkundu. Elinde değildi, kalbi deli gibi acıyordu. Onu çok özlüyordu, fakat uğradığı ihanet hissi önüne geçiyordu özleminin. Fakat yine de hiçbir şey yapmak istemiyordu, güçlü durmak istemiyordu.

"Sen bu değilsin Taeyong, sen çok güçlüsün lütfen yapma böyle."

"Güçlü olmak istemiyorum Ten, güçlüymüş gibi davranmak istemiyorum."

Taeyong'un gözünden bir damla yaş süzüldü. Hâlâ akıtacak göz yaşı olduğuna şaşırmalıydı aslında.

"Ayrıca senin de güçlü gibi davranmana gerek yok, üzüldüğünü biliyorum."

Ten gözlerini kaçırdı. Genzi hissettiği duygu ile yandı acımasızca.

"Üzülmüyorum."

Taeyong onun üzüldüğünü biliyordu. O Johnny'den gerçekten hoşlanmıştı. Johnny'nin böylesine iğrenç biri çıkması onu sarsmıştı adeta.

"Üzülmüyorum tamam mı, sen de üzülme."

Ten ayaklandı. "Hadi gel, yemek zamanı."

Taeyong üzgünce baktı odadan çıkan arkadaşına, kendisine mi yoksa arkadaşına mı üzülse karar veremiyordu. İkisi de bitik haldeydi, ikisi de ruhsuz birer bedene dönüşmüşlerdi fakat Ten güçlü davranmaya çalışıyordu Taeyong'un aksine.

Usulca çıktı yatağından. Dönen başına aldırış etmeden banyosuna adımlamış suratını yıkamıştı kendine gelmek için. Odadan çıkıp mutfağa girdiğinde, Ten çorbaları servis ediyordu.

"Jaemin yok mu?"

Ten doldurduğu çorba kasesini Taeyong'un önüne bıraktı.

"Arkadaşına gitti, senin hâlâ hasta olduğunu söyledim."

rose quartz // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin