Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ten'in gözünden süzülen yaş elinde sıkı sıkı tuttuğu telefonunun ekranına düştü. Ekranda Johnny ile çekindiği son fotoğrafları açıktı ve Ten dakikalardır o fotoğrafı inceleyip duruyordu.
Kalbi ölesiye kırgındı. Yaşadığı ihanet hissi onu sarsmıştı adeta. Johnny'e en başından güvenmemesi gerekiyordu fakat o kalbine söz geçirememiş ve yakışıklı adamın büyüsüne kapılmıştı.
Johhny ile tanışmaları çok hızlıydı, Johnny birkaç gündür kafeye geldiğini ve kendisinin dikkatini çektiğini söylemişti fakat Ten onu daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen sorgulamamış ve Johnny'nin randevu teklifini kabul etmişti.
Başta her şey rüya gibiydi. Johnny Ten'i her gün işten sonra randevulara çıkarıyor, Ten'i her seferinde özel hissettiriyordu. Ten'e aldığı hediyeler, söylediği güzel sözler genç adamın kalbini her seferinde biraz daha hızlandırıyor, nefesini kesiyordu. Ten kısa süre içinde Johnny'e aşık olmuştu. Onunda kendisini sevdiğini düşünüyordu... Gözlerine bakarken tek bir alay ifadesi taşımıyordu gözlerinde. Elini tutarken ya da ona güzel şeyler söylerken tek bir samimiyetsiz tavır sergilemiyordu. Bu yüzden Ten olan biten her şeyi öğrendiğinde dehşete düşmüştü. Johnny kendisini arayıp tek bir açıklama yapma gereği bile duymamıştı o günden beri. O sahiden de Ten'i hiç sevmemiş, yalnızca Taeyong'un çevresinde olmak için ona yaklaşmıştı. Ten öyle sanıyordu.
Düşüncelerinden sıyrıldı ve açık duran fotoğrafı sildi hiç tereddüt etmeden. Ayağa kalktı ve gözyaşlarını kuruladı. Telefonunu cebine sıkıştırdıktan sonra odasına yöneldi. İşe gitmek için hazırlanmalıydı, fakat o sırada kapı çalındı.
Ten kaşlarını çattı, Jaemin okulda Taeyong'da Jaehyun ile birlikteydi. Kimseyi beklemiyordu, usul hareketlerle kapıya yanaştı ve hızlı bir hareketle açtı. Fakat kapıyı araladığında yüzündeki meraklı ifade yerini öfke ve hayal kırıklığına bırakmıştı aniden.
"Ten..." bu Johnny idi.
Ten'in midesine bir ağrı saplandı o an. O olaylardan beri onu ilk kez görüyordu, biraz dağılmış gibiydi. Saçları uzamış, göz altları uykusuzluktan çökmüştü. Johnny Suh bitik durumdaydı.
"Konuşabilir miyiz?"
Ten'in boğazında biriken yakıcı his konuşmasına izin vermiyordu.
Johnny derin bir nefes aldı.
"Özür dilerim, lütfen içeriye geleyim birkaç dakika dinle beni."
Ten ağladığını o an fark etti. Yaşlar yanaklarını ıslatırken yutkundu.
Johnny usul bir hareketle Ten'e bir adım yaklaştı ve parmaklarını ıslak yanaklara götürdü.
Ten donmuş gibiydi, tepki veremiyordu. Yanaklarında dolaşan ve gözyaşlarını silen o parmaklardan kaçamıyordu.