21. Bölüm 'Bir Kahvenin Hatırı...'

16.7K 1.1K 484
                                    


🎉 🎉 🎉
Canımın ciğeri olan okuyucularıma bir pazar sürprizi yapmasa mıydım yani? 🤓

Bu bölüm bir değişiklik yapıp, iki çiftim için de iki ayrı şarkı yazmak istiyorum.
Bence bölüm içeriğine fazlasıyla yakıştılar, belki sizler de okurken ya da sonrasında dinlemek istersiniz. 💕

Yukarıya bıraktığım şarkı Mustafa ve Yaren için;
Timuçin Esen - Taşa Verdim Yanımı. 🥲

Alparslan ve Yade için;
Timuçin Esen - Haydar Haydar. ☠️
Yazar tavsiyesi: Özellikle okul sahnesinde şarkıyı açıp okumak çok keyifli oluyor. 😅


🥀🥀🥀

Yanaklarındaki ellerin baskısı ve duyduklarının ağırlığı altında yatan hafifleme ile dizlerinin bağı çözüldü Yaren'in. Dünden beri kalbini kupkuru çöllere çevirmiş olan duygulara dayanma gücü kalmadığında, sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Olduğu yere çömelmek isterken, yanaklarındaki eller beline inip çökmemesi adına iki yanından sıkı sıkı kavradı. Tüm yükü kocasının üzerindeydi artık,
zira hâla ayakta duruyor oluşu onun iradesi ile olamazdı. Şayet öyle olsaydı, çoktan bir kız çocuğu gibi dizlerinin üzerine çökmüştü.

Başını önüne eğip sesli ağlamalarına devam etti. Birkaç saatte varlığından dahi haberdar olmadığı her türlü duyguyu yaşamıştı.
Kızgınlık, kırgınlık, kıskançlık, suçluluk ve nicesi...
Daha önce kimseye bu kadar kırılmamıştı o. Kimseye bu kadar kızdığı da olmamıştı.
Mustafa aylar önce ona 'senin gibi temiz bir yaşantım olmadı.' dediğinde her şey gelmişti aklına. İçki, kötü arkadaş ve kötü ortamlar,
kız arkadaşları ile birtakım yakınlıklar...
Ancak daha kötüsü zihninde yer etmemişti hiç. Detayların hiçbirini düşünmemiş, düşünmekten deli gibi kaçmıştı.
Ancak düşünseydi de, bir kadınla aynı evde yaşadığını asla tahmin edemezdi.
Kendisine yabancı olmasına rağmen sadece arkadaşlar diye aynı kaşık çatalı kullanmak onun dünyasında olmayan şeylerdi.
Olmayan bir şeyi nasıl düşünebilirdi ki?

Normal karşılayamamıştı işte. Dahası, bu kadarının olduğunu gerçekten tahmin edememişti. Onu ilk kez Ceyda ile evinin önünde sarılırken gördüğünde, arkadaşları ile bir sınırının olmadığını düşünmüştü sadece. Ellerinin tıpkı ona dokunacağı gibi başka kadınlara da şehvetle dokunduğunu öğrenmek...acıtmıştı.
Çok acıtmıştı.

Şimdi ise; diğer kadınları sadece öptü diye şükredecek duruma gelmişti. Ne kadar ağır bir yüktü bu böyle. Altından kalkabileceğini sanmıştı ama ağır gelmişti.
Eziliyordu.
O kadar eziliyordu ki, kalbi neredeyse tırnak geçirilen bir balon gibi patlamak üzereydi. Kırk yıl düşünse böyle bir evlilik yapacağını aklına getiremezdi. Kocası başka kadınlara dokunmuştu, öpmüştü ama daha ilerisi olmamıştı.
Hıçkırdı.
Kendi kendisini dövmek istiyordu.
Ağlama aptal!
Olmadı diyor işte!
Peki neden tutamıyordu yaşlarını bir türlü?

Belindeki ellerin sıkılaştığını ve bedeninin sevdiği adama doğru yaklaştırıldığını hissedince karşı koymadı. Göğsüne bastırılan başı, sanki bundan daha iyi bir teselli bilmiyormuş gibi yerleşti oraya. Hıçkırıkları yavaşlarken, gözyaşları hâla akmaya ve Mustafa'nın tişörtünü ıslatmaya devam ediyordu. Ne garipti, onu ağlatan bu adamdı ama yine onun kollarında teselli buluyordu.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Buruk sesini duyduğunda başını kaldırmak istedi. Kaldırıp yüzüne bakmak ve ne halde olduğunu görmek...
Ancak yapamadı.
Sadece biraz daha sokuldu sığındığı göğüse. Mustafa onu anlamıyordu, anlayamazdı.
Onun gibi muhafazakar yaşayan biri için böyle açık konuşmalar fazla acı vericiydi.
Ne farkı vardı ki? Bir kadının tenine değen bedeni ileriye gitmişti ya da gitmemişti.
Sonuç itibariyle değmişti.
Güven bir evliliğin ana direği değil miydi? Onların evliliği daha ilk günden tam da o direğe darbe yemişti.
"Ne söylememi istersin?" diye sordu ağlamaktan değişmiş sesiyle.
Ne söylemeliydi?
Dahası olmadığı için minnet mi etmeliydi?
Saçlarına başka erkeklerin gözü değmedi diye teşekkür eden adamın duymak istediği bu muydu yani?

HİRÂSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin