2. Bölüm 'Göz aydınlığım...'

19K 1.3K 429
                                    


Bölüm şarkısı: Manuş Baba-İki gözümün çiçeği.

Telefonuna gelen bildirim sesiyle ayaklandı yerinden Yaren. Kimin olduğunu biliyormuşçasına meraksızdı hareketleri. Yine sapığı mesaj atmış olmalıydı...

Aylar önce başlamıştı bu mesajlar. Başlarda sadece günaydın, iyi akşamlar gibi mesajlar alırken; sonrasında nasılsın tarzı hal hatır soran mesajlara dönmüştü. Birçok kez kim olduğunu, ona neden yazdığını sorsa da; herhangi bir cevap alamamıştı karşı taraftan. Bir ara ağabeyine söylemeyi de düşünmüştü. Ama sonradan kesilir düşüncesiyle vazgeçmişti bu fiilden. Zaten hiçbir şekilde rahatsız edici sözler yazmıyor, aramaya kalkmıyordu bu kişi.
Alışmıştı o da artık. Hatta öyle ki; neredeyse mesaj gelmediği günler şaşıracak kıvama gelmişti.
Cevap falan yazmıyordu. Ama karşıdaki kişi ısrarla; bıkmadan, usanmadan yazmaya devam ediyordu.

Sapık demeye de dili varmıyordu ki! Haddi aştığı hiç olmamıştı. Ona rahatsızlık verecek şeyler yazmamıştı şimdiye kadar. Hepsi de nasıl olduğunu merak eden mesajlardı.

Tuhaftı. Ve tabi bu kadarı bile rahatsız ediciydi. Ama demişti ya, alışmıştı artık. Okuyup geçiyordu.

Telefonunu eline aldı. Bir çırpıda okudu bu seferki mesajı.

'İyi akşamlar göz aydınlığım...'

Hah! Bir de bu vardı! Ona garip bir şekilde her seferinde göz aydınlığım diye hitap ediyordu.
Merak ediyordu Yaren. Kimdi bu kişi ve onu nereden tanıyordu?

Dudaklarına konan hafif gülüşten utanarak yatağının üzerine fırlattı telefonu. Daha önce kimseden böyle bir söz işitmediğinden olsa gerek, sapık ona ne zaman böyle hitap etse kıpkırmızı kesiliyordu.

Dağılan kafasını toplamak istercesine mutfağa indi. Ufak bir avlunun içindeydi evleri. Klasik doğu evleri gibi odaları dışarıya açılmıyordu. Ama müstakil ve çoğu kişiye göre fazlaca güzel bir evdi.
Sıcak,samimi ve buram buram tarih kokuyordu.
Öyleydi...
Dedelerinin dedesi bile bu evde yaşamıştı. Kız kardeşi Yade hep eski oluşundan yakınırdı. Ama o bu detayı çok seviyordu. Zira böylesi daha yaşanılırdı ona göre.
Tıpkı ağabeyi gibi; lüks apartman dairelerindense, eski ama hatıralarla dolu evleri tercih ederdi.

Mutfağa girdiğinde artan yemekleri boş kaplara doldurmaya başladı. Her akşam olduğu gibi yine sokak hayvanlarını besleyecekti.
Yade İstanbul'a gittiğinden beri daha bir sıkıcıydı Urfa. Okulu olmasa çekilmezdi de.

Ağabeyi onların da İstanbul'a yerleşmesi için çok ısrar etmişti. Ama annesi istememiş, memleketinden hiçbir şekilde ayrılmayacağını söylemişti.
Yaren'de annesini yalnız bırakamamış, onunla birlikte kalmıştı işte. Zaten okulu da buradaydı ve diğer türlüsü çok uğraştırıcı olacaktı.

Yemekleri kaplara aktardıktan sonra usul adımlarla çıktı mutfaktan. Annesine yakalanmadan dışarı çıkabilmek adına öylesine sessizdi ki, neredeyse kendi bile duymuyordu kendisini.

Ama pencereden onu farkeden Huriye hanım; elindeki yemek kaplarını da görmüş olacak ki, kızgın ses tonuyla bağırdı birden.

"Kız! Yine mi eniklere vereceksin onları? Senin yüzünden mesken bellediler burayı! Çabuk bırak onları!"

Yaren bu bağırışla başta irkilse de, sonradan kaçarcasına fırladı kapıya. Beklemeden açıp kendisini dışarı attığında annesi hâla tehditler savuruyordu arkasından.

Kıkırdayarak kapı önüne toplanan köpeklere doğru eğildi. Annesinin dediği gibi onlar da alışmıştı artık buraya. Ve her akşam aynı saatte rızıklarını almak için uğruyorlardı mutlaka.

HİRÂSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin