27. Bölüm 'Suyu Sert, Alparslan'ı Mert Denizli...'

28.3K 1.2K 795
                                    



Bu bölümün bir değil, birçok şarkısı olmalı ama liste yapmak yerine kendimi tutup yalnızca üç tane yazacağım...
1- Yeşim Dağlı - Denizli'nin Adım Adım Yolları.
2- Erkan Acar - Bu Kız Zır Deli.
3- Grup Abdal - Bebeğin Beşiği Çamdan.

🍃

'Ey sevdiğim sana şikayetim var,
Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin...'

💫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


💫

"Al kızım, elma ye."
Yade sağ tarafında oturan kadının uzattığı elmayı görünce yüzünü buruşturmamak için mimiklerine zorlukla mukayyet oldu. Yolculuk boyu yiyecek bir şeyler ikram etmesi başta çok tatlı ve samimi gelse de, sonradan ipin ucu kaçmıştı. Şişmişti, patlamasına da iki parmak arası mesafe kadar bir şey kalmıştı.

Gülümsemeye çalışarak uzanıp elmayı aldı. İclal teyzesinin gönlü bol bir kadın olduğunu biliyordu ama saatlerdir kendisine neden aç muamelesi yaptığını anlayamamıştı. Yahu çıtı pıtı bir kızdı o, bu kadar çok yiyeceği midesine sığdırması nasıl beklenilebilirdi?
Gerçi yeme kapasitesi düşünüldüğünde aslında hiç de kalıbının insanı olmadığı anlaşılırdı. Yemek yemeyi severdi ve iştahı da her daim açık olurdu.
Ancak İclal teyzesinin ikramlarına bir yerden sonra o her daim açık olan iştahı bile dayanamamıştı!

"Teşekkür ederim..." dedi nezaketini kaybetmeden. Kötülüğüne yapmıyordu sonuçta, rahat etmesini istiyordu ama problem şuydu ki; o zaten rahattı!

"Afiyet olsun, hadi ye." dediğinde elinde tuttuğu elmaya ağlamaklı bir bakış attı. Bundan önce yediği kek, poğaça ve bisküviler henüz sindirilememişken; üzerine meyve ne de güzel giderdi şimdi!
Ağzına götürüp isteksiz bir ısırık aldı. Aynı isteksizlikle çiğnemeye başladığında, ön taraflardan birinin yoğun bakışlarını üzerinde hissedip kahvelerini kaldırdı ve nihayet aynadan o bakışların sahibiyle buluştu.
Şöför koltuğunda zevkten dört köşe olmuş adamla yani!

Başını iki yana sallayarak hal diliyle 'ne var?!' dediğinde, Alparslan dişlerini gösterecek kadar gülerek bu zorunlu kibar halleriyle dalga geçti. Ardından ise görevini tamamlamış gibi tekrar yola odaklanmıştı.

Onun bu sinir bozucu gülüşüyle hemen önündeki koltukta oturan Bayram amcasını unuttu genç kız, sağında elma soyan İclal teyzesini de sildi aklı.
Sanki sadece ikisi varmış gibi bir düşünceye kapılarak aniden öne atıldı. Hiç düşünmeksizin yalnızca bir ısırık aldığı elma dilimini onun ağzına tıkarken, bu yaptığına sonradan pişman olacağını hesaba katmamıştı.
O sinirle nasıl katabilirdi ki?
Utanmaz adamın az önceki arsız gülüşleri fena halde gaza gelmesine neden olmuştu. Ben yiyorsam, sen de yiyeceksin düşüncesiyle aklındakini gerçekleştirivermişti işte.

Dilimin yarısından daha büyük bir kısmı ağzına tıkılmışken, yaşadığı küçük çaplı hayret krizini yutkuna yutkuna atlattı Alparslan. Başka çaresi yokmuş gibi -ki bu büyük bir yalandı- dişleri elmaya geçti, ondan beklenileni yapıp kafasını geriye doğru çekti ve tamamını ağzına yuvarladı.

HİRÂSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin