İki yıl...
Tam iki yıl sonra geldiği ülkesine; duyduğu ağır hasretle çıktı havaalanından Alparslan.
Normalde bu kadar arayı açtığı olmazdı hiç. Fakat iki yıl boyunca işten güçten fırsat bulup bir türlü gelememişti.
Güzel vatanını, dostlarını, akrabalarını herkesi çok özlemişti.Acelesiz adımlarıyla tenha bir alana geçti ve aldığı yeni hattı telefonuna taktı. Evet, yine önceki hattını kaybetmişti. Her seferinde olduğu gibi; bu kez de yeni bir hat almıştı işte.
Telefonunu ayarladıktan sonra arkadaşının numarasını tuşladı. Aklına doluşan hinlikle önce mesaj kısmına girmişti; ama öncelerden attığı sevgilimli mesajdan sonra, arkadaşının karısıyla tartıştığını hatırlayınca vazgeçti. Bir kez daha yaparsa, iki dostunun da gazabına uğrayacağını biliyordu.
Bıkkın bir soluk bıraktı dışarıya.
Bu da arkadaş ortamında tek sap kalmış olmasının götürüleriydi...Uslu uslu aradı asker arkadaşı Yiğit'i.
Açtığını anlayınca, 'efendim' demesine bile müsade etmeden konuştu."Neredesin lan? İneli iki saat oldu, hâla göremiyorum arabanı."
Bu sözlerden sonra beklenen bir sessizlik doluştu aralarına. Gülümsedi Alparslan. Geldiğinden kimsenin haberi yoktu. Sürpriz yapmak istemişti ve şimdi karşısındaki adamın sessizliği, onun ne kadar afalladığını ortaya seriyordu. Genç adam bu sessizliğin bir süre daha devam edeceğini sanırken, Yiğit keskin ses tonuyla yanılttı onu.
"Hadi lan oradan! Yine havaalanına gönderip, bir buçuk saat boş boş bekleteceksin değil mi? O bir kere olur denyo!"
Arkadaşının söylenmesine karşı keyifli bir kahkaha attı. Birkaç ay önce geldiğini söyleyip, Yiğit'i havaalanına çağırmıştı. Bir buçuk saat geldim, geliyorum diye oyalayıp; en sonunda yer bildirimi atmıştı.
Eh...
Herifin Türkiye'de değil; İsviçre'de olduğunu öğrenen ve kendisiyle alay ettiğini anlayan Yiğit ise, küfrede küfrede dönmüştü evine. O günden sonra dersini almıştı. Bir daha asla hemen güvenmezdi bu dingile!Alparslan kahkahalarının arasından zar zor konuştu. Olayı hatırladıkça hâla gülmekten gözlerinden yaşlar geliyordu!
"Ulan ne keriz çıktın sen! Ah safım benim, bir de bir buçuk saat beklemiş. Hayır gelmiyorum işte, çekip gitsene!"
Yine gür bir kahkaha attığında, Yiğit dişlerini sıktığını belli edercesine tısladı.
"Dua et yanımda kızlar var it herif! Ama üzülme, telefonu kapattıktan sonra mesaj olarak ileteceğim söyleyeceklerimi!"
Alparslan etraftaki insanların dikkatini çekecek kadar güldü tekrar. Öyle ki birkaç kız; bu kahkahadan sonra farkettikleri adamdan gözlerini alamamışlardı uzun süre.
Genç adam ise hiçbirinden haberdar değildi."Tamam, bu sefer yormayacağım seni. Geldim ben, direkt yüzüme söylersin artık."
"Yürü git işine Alparslan."
"Haydaa! Yalancı çobana döndü iş, iyi mi? Lan vallaha geldim bu sefer."
Kendisine inanmayan dostunu ikna etme amacıyla, telefonunu kaldırıp bağıran taksici adama doğru tuttu. Birkaç saniye dinlettikten sonra kulağına aldı tekrar.
"Al bak, taksi diye bağırıyor dayının biri. Türkiye'den başka nerede böyle bir şey duyabilirsin?"
"Alparslan."
Hiç oralı olmayan bir ses tonuyla ismini zikreden arkadaşını yanıtladı genç adam.
"Hı?"
"O taksi diye bağıran dayı var ya..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİRÂSET
RomanceHirâset. -Koruyan, bekleyen. Onların hikayesinde de bir adam sessizce koruyacak, bir adam sessizce bekleyecek... Umutla, aşkla... Çünkü kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez. 🍃 Mümteni kitabındaki; Yade ve Yaren'in hikayesidir. Kitaptan bağımsız...