Uçak, havalimanına indiğinde içimde yatıştıramadığım bir heyecan vardı. Kalbim sanki göğüs kafesimin içine sığmıyordu.
Uçaktan inip kafileye karıştım vakit kaybetmeden. Alışveriş yaptıktan sonra kampa götürülecektik. Valizimi aldıktan sonra çıkışta bekleyen ve elinde kocaman pankart tutan görevliye doğru adımlarımı hızlandırdım. "Kamp ekibi" yazan pankarta doğru yaklaşırken kartı tutan genç adam kafilenin başındaki adama bir şeyler söyledi.
Lacivert ceketinin yakasını düzeltip arkasına döndü ve otuz kişilik ekibi eliyle işaret etti. İşaret ettiği yere doğru ilerlerken bir kadın ve bir erkeğin bana doğru oldukça sıcak bir gülümseme ile yaklaştığını gördüm.
İkisinin de üzerinde beyaz tişört vardı. Ben gelene kadar gruptaki tek kadın olan genç hanım büyük bir mutlulukla yanıma yaklaştı. Öğle sıcağı tam tepemize vurduğu için bir hayli terlemiştim. Bu yüzden başımdaki beyaz şapkayı geriye attım.
"Merhaba Ova," dedi genç kadın içten ve samimi gülümsemeyle. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Bileğindeki kar tanesi bilekliğine yansıyan güneş gözüme çarpınca duruşumu bir adım öne atıp değiştirdim.
Saçları koyu kahverengiydi tıpkı gözleri gibi. Güzel bir kadındı. Elmacık kemiğinin üzerinde bir ben vardı. Koyu kahve gözlerini samimiyetle kırpıştırıp tam solumdaki genç adama gülümsemeyi ihmal etmedi. "Ben Soya. Gruptaki tek kadın olmadığım için mutlu olduğumu bilmelisin."
Yüzündeki samimi ifadeye inanmıştım. Ondan aldığım pozitif enerji kendimi iyi hissetmeme yetmişti. Elimi uzatıp, "Memnun oldum ben de Ova. Aynı sevinci paylaşıyoruz," dedim.
Soya'nın yanında duran genç adam bir adım öne çıkarak bana elini uzattı. "Zorlu bir yarışma dendiğinde rakiplerimin bu kadar güzel olacağından bahsetmemişlerdi," derken gülümsedi. "Harika geçicek bu macera. Ben Orion..."
Yarışmacılardan arasında farklı ülkelerden gelen insanlar olduğunu biliyordum. Konuşurken gözleri sürekli birbirlerini buluyordu. Aralarında oluşan sıcak enerji yüzümü güldürmüştü. Onlarla sohbet ederken grup liderleri uzun siyah bir arabaya doğru ilerlememiz gerektiğini işaret etti.
Diğerlerinin nerelerden katıldığını merak etmemiştim. Soya yarışmaya İstanbul'dan katılmış. Aslen Bulgar olduğunu ama annesinin Türk olduğunu söylemişti. Orion ise Rus'tu ama yıllardır Antalya'da yaşıyormuş bu yüzden Türkçe'si fena değildi. Onunla iyi anlaşmıştım. Uzun değildi. Kavruk bir teni vardı. Vaktinin çoğunu tatillerde harcamış olmalıydı. Otobüse bindiğimizde bakışların bizim üzerimizde olması rahatsız etmişti. Soya, arabaya binmeden önce gülüştüğü Orion ile bakışmaya devam etti.
Onlara bakarken tatlı bir gülümseme peyda oldu yüzümde. Soya'nın bakıştığı Orion'un yanında oturan sarışın ve yeşil gözlü genç adam göz ucuyla bana bakıyordu. Ben bu bakışlarından oldukça rahatsız olmuştum çünkü bu Soya'ya bakan Orion'un bakışları gibi sıcak ve içten değildi.
Az ileride bekleyen siyah arabaya doğru ilerlerken alışveriş için kendime alacaklarımı düşünmeye başladım. En önemli şeyleri alarak yükümü minimumda tutmak istiyordum.
Alışveriş için birkaç saat vermişlerdi. Anadolu Yakası'nın en büyük alışveriş merkezlerinden birine doğru yola çıktık. Yol boyu Soya ve Orion'un sohbetlerini dinlemekten başka bir şey yapmamıştım. Başımı pencereye yasladım ve yolculuğun tadını çıkarmaya başladım.
Otobüs otuz dakikalık yolculuğun ardından alışveriş merkezinin önünde durdu. Ne almam gerektiğine henüz karar verememiştim. Ben düşünmeye devam ederken Soya kolumu dürttü. "İlk önce giyimden başlayalım Ova. Bizi en fazla mağazalar oyalayacak çünkü."
![](https://img.wattpad.com/cover/289340497-288-k950868.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEŞREV
ActionAdam, yüreği hırsla kavrulan vahşi bir aslandı, kadınsa onun inine habersizce girmiş körpe bir ceylan... Kuzey'in oğlu ile Güney'in kızının dolu dizgin aşkı- macerası... Bir komutu ile yüreğimi dize getiren sesi ağaçları yalayıp gökyüzüne peyderpey...